Yaz babam yaz! Yaklaşık 15 sene olmuş yazmaya başlayalı, tam bir serüven!
Yazdıklarım öyle böyle karalamalar değil, bu süre zarfında sağlam felsefi denemeler de ürettim. Aşık olduk yazdık, acı çektik yazdık, hep neşriyatla iç-içeydim. Yazmakla bir halt olacağımı zannettim hep, bazılarının gözünde oldum da ama kendi kendimi eleştirdiğimde yalnız olduğumu biliyorum, bu çok acı! Yazıyorsun ve yazdıkça yalnızlaşıyorsun. Bu berbat bir duygu aynı zamanda çok özel de.
Yazmak neden bu kadar zor ve özel bir durumdur? Bilmiyorum, hemen hemen her gün yazan biriyim ve ne yazacağım hakkında kendimi sınırlamam. Ancak gelin görün ki yazma serüveninin hangi psikolojik ipuçlarını taşıdığını kestirmek zor gibi. Yine de şahsım adına birkaç kelam etmek isterim:
Ben yazarken başka bir kişiliğe geçiyorum sanırım, yok etmek isteyen derin bir uçurum gibiyim, bazen ne aşk ne de hayat umurumda olmuyor, tuhaf bir çoklu kişilik durumu. Bu hem hoşuma gidiyor, hem de korkutuyor, bazen hayata sırnaşmak, bazen de ona ait olmak istiyorum. Kısaca yazma serüvenim bu şekilde seyrediyor diyebilirim. Bakınız ünlü yazar Orhan Duru bu konuda neler söylemiş:
Yazma eylemi bir doğum yapmak kadar zor. Bir yandan gerçekleri, güncel olayların gerisindeki gizemleri yakalamaya çalışacaksınız, bir yanda bunu kendinize özgü bir biçimle gerçekleştireceksiniz, bunları yaparken de ilginç, değişik, çağdaş ve küresel nitelikleri sergileyeceksiniz…Yazdıklarıma karşı acımasızım. Onların çoğu sürekli bir didişmenin ürünüdür. Öykülerimi yayımlamadan önce dinlenmeye bırakırım. Son biçimlerini aldıklarına güvendiğim anda yayımlarım ancak…
Güzel şeyler yazdığımı söyleyen kişi sayısı çok ancak bu bir anlam ifade etmiyor benim için. Bu da işin garip tarafı! Anlayacağınız, yaz babam yaz! Yaz babam yaz!
Can Murat Demir