Ana SayfaYazarlarDoğan GöçmenStoacılar, Varlık ve İnsanın Özgürlüğü

Stoacılar, Varlık ve İnsanın Özgürlüğü

Stoacıların özne olarak kavradıkları insanın etkinlik alanı, onun bulunduğu mekândır. Bütün bir varlığın yani kâinatın parçası olarak insanın etkinlik alanı bütün bir kâinattır. Onların Herakleitos’tan üstlendikleri logos kavramına göre kâinatta her şey her şey ile dolayımlı ve bağıntılıdır. Fakat kâinatta özne olmaya, eş deyişle kâinatı kendi açısından yeniden kurmaya aday tek varlık insandır. Bu nedenle insanın özgürlüğünün tüm kâinatta düşünülmesi, kâinatta tasarlanması gerekmektedir. Kısacası insanın özgürlüğünün bütün bir kâinatta kurgulanması gerekmektedir, çünkü insanın etkinlik, dolayısıyla özgürlük alanı bütün bir kâinattır.

Peki, kâinat veya varlık nedir? Bu bağlamda Stoacılar nasıl bir bakış açısı geliştirmişlerdir? Şimdi, Stoacılar kâinatta biri aktif diğeri pasif olmak üzere iki ilkenin olduğunu kabul ediyorlar. Pasif olan şekilsiz, hatta niteliksiz olandır. Ama bir de aktif olan, pasif ve şekilsiz olanı şekillendiren aktif ilke vardır. Stoacılara göre pasif olan ilke maddedir (hyle). Onlara sıklıkla idealist filozoflar olarak bakılır. Örneğin Pohlenz de onları Platon’un idealizmine yaklaştırmak için büyük çaba sarf eder. Fakat Stoacılar hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde materyalist filozoflardır. Wolfgang Weinkauf Stoacı felsefeye ilişkin yapmış olduğu derlemesinde Stoacıları şöyle tanımlıyor: “Stoacılar materyalisttir ve bu tamamıyla kelimenin gerçek anlamında alınmalıdır: Stoacılar dünyanın maddi olduğundan hareket eder.” Materyalist dünya tasarımlarını Platoncu düalizme karşı geliştirmişlerdir. Platoncu düalizmi aşma konusunda Aristoteles hareket etmeden hareket ettireni eidos yani ide olarak tanımlamakla yarı yolda durmuştur. J. L. Ackrill gibi Aristoteles araştırmacıları hareket etmeden hareket ettiren kabulünün Aristoteles’in sistemine yabancı bir yaklaşım olduğundan hareket ediyor. Theophrastos ve Lâpsekili Straton gibi filozofların tamamlamaya çalıştıkları işi Stoacılar sürdürmüştür. Stoacıları Platon’un idealizmine yaklaştırmak için büyük çaba harcayan Pohlenz de örneğin niteliklerin bütünlüğü problemini çözerken Stoacıların tutarlı materyalist bir çizgi izlediklerini teslim etmek zorunda kalır. Pohlenz şöyle der: “Bu, birçok özelliklere sahip bir şeyin problemine dair materyalist çözümdür ki Platon bunu idealist bakış açısından idelerden pay alma yolu ile çözmeyi denemiştir.” Stoacılara göre dünyanın yapısının temelinde töz vardır. Töz maddidir, ezeli-ebedidir ve ne azalır ne de çoğalır. Kitionlu Zenon bunu bir fragmanında şöyle betimler:

“Töz, tüm şeylerin ilk maddesidir –ki ilk madde ezeli-ebedidir ve ne çoğalır ne de azalır. Buna karşın onun parçaları daima aynı kalmaz, tersine ayrılırlar ve birleşirler. Ona, üremede tohumda olduğu gibi doğa yasası da denen genel akıl/logos hükmeder.”

Stoacıların kullandığı logos kavramı genellikle zihinsel olana indirgenir ve tin veya tanrı ile eş anlamda alınır. Kuşkusuz logos kavramı tinsel ve tanrısal olan anlamında da alınabilir. Fakat bu, logos kavramının tek anlamı değildir ve antik Yunan filozofları tin ve tanrı kavramları ile bunlardan modernlerin anladığı şeyi kastetmemektedir. Thales’in mıknatıstan genelleştirerek maddi olan şeylerde hareket ettirenin içkin olduğunu belirttiği ve bunu tanrı olarak tanımladığı için koşulsuz bir şekilde “panteist” olarak alınması ne kadar yanlış ise Stoacıları da logos sözcüğünün anlamlarından birisi tin ve tanrısal olan olduğu için koşulsuz olarak panteist olarak tanımlamak doğru bir yaklaşım olarak gözükmemektedir. Bu bağlamda logos kavramını da her durumda tin ve tanrı olarak çevirmek de her zaman çok anlamlı olmayabilir. Hegel, Anaxagoras’ın akıl anlamına gelen nus kavramını tartıştığı bağlamda kavramın dar anlamda basit bir şekilde bir zihin yetisi veya teolojik anlamda alınmasına karşı uyarmak istercesine güneş sisteminin işleyişine işaret eder. “Güneş sisteminin hareketi değişmez yasalara göre gerçekleşir; bu yasalar güneş sisteminin aklıdır.” Herakleitos’un ve Stoacıların logos kavramı ile kapsamaya çalıştığı görünüm budur. Hegel bu bağlamda kullanılan akıl kavramının “özbilinçli akıl anlamında düşünme kapasitesi” olarak alınmaması gerektiğine dikkat çekmek istemektedir. Zira “ne güneş ne de bu yasalar çerçevesinde dolaşan gezegenler yasalar hakkında bilince sahiptir.” Hegel bu bağlamda “tin” (Geist) kavramının kullanılmasının da doğru olmayacağını belirtmektedir. Fakat logos kavramı modern dillere aktarılırken hep teolojik çağrışım yapan “tin” kavramı ile veya “tanrı” kavramı gibi teolojik vurguyu ayrıca güçlendiren kavramlarla aktarılmaktadır –ki antik kaynaklar Türkçeye çok yakın zamana kadar bu diller üzerinden aktarılmıştır. Yukarıda kadercilik problemini tartıştığım kısımda Zenon’dan aktardığım fragmanda maddeyi hareket ettirenin “doğa yasası” olduğu söyleniyor ve bu logosa denk geliyor. Bu, neden zorunlu olarak koşulsuz bir şekilde “tin” veya “tanrı” olarak çevrilir, neden “doğa yasası” olarak değil? Zira Zenon tanrıyı her şeyin kökenine yerleştirirken onu aynı zamanda “en saf cisim” olarak tanımlar ki cisim Zenon’a göre zorunlu olarak maddidir. Bu anlamda tanrı “dünya tinidir” ve bu anlamda tanrının “öngörüsü her şeye nüfuz etmektedir”.

Peki, aktif olan nedir? Yukarıda sergilenenlerden de anlaşılacağı üzere Stoacılara göre pasif olan madde kendisinde onu içkin olan hareket ettiricisini kendisinde barındırır. Stoacılar bunu Herakleitos’tan devraldıkları logos kavramıyla betimliyor. İşte, pasif olan maddeyi hareket ettiren aktif içkin ilke budur. Bu ilkeye modernler, örneğin Locke ve Leibniz “kuvvet” demiştir. Stoacıların maddeyi pasif olarak tanımlamasının, ona şekilsiz demesinin nedeni, İyonyalı filozoflarından devralınan doğa ve ilk madde ve kavrayışıdır. Anaximandros’a göre ilk madde olan apeiron kavramı gereği şekilsiz, şemasız ve belirsiz olmak zorundadır. Zira anamadde olarak apeiron en temelde yatan, her şeye kaynaklık oluşturan maddedir.
Evrenin temelinde madde vardır, yani evrenin temeli maddidir. Bu nedenle evrende boşluk bulunmamaktadır, evren madde ile doludur. Yani kâinat maddidir ve madde ile doludur. Aktif bir ilke olarak logos içkin hareket ettirici olarak temeldeki maddede bulunmaktadır. Maddeyi hareket ettiren ve akıl olarak çevrilen kavram burada söz konusu olan bu logos kavramıdır. Hegel bu bağlamda akıl kavramını kullanmaktan geri durmamaktadır. Fakat güneş sistemine ilişkin betimlemesi bununla kendisini sürekli yeniden kuran sisteme içkin bir düzendir. Bu bağlamda logos kendisini sürekli yeniden kuran içkin düzenin kendisidir. İşte bizim Türkçeye genellikle Avrupa modern dilleri üzerinden akıl diye çevirdiğimiz kavram budur ve kavramın tek anlamı akıl değildir. Kavramın anlamı üzerine betimlediği bağlamdan hareketle düşününce, dile getirilmek istenenin maddenin kendisini hareket ettirmek için kendine yeten içkin bir gücü sahip olduğudur. Stoacılar bu gücü bazen „tanrısal akıl“ olarak adlandırsalar da bu akıl maddeye aşkın değildir ve maddenin kendisini hareket ettirmesi için ne Platoncu ne de Aristotelesçi anlamda aşkın bir güce ihtiyacı vardır.

Prof. Dr. Doğan Göçmen

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak