Ana SayfaDenemeSıradanlık ve Delilik Üzerine

Sıradanlık ve Delilik Üzerine

Sıradanlık. Gündelik işler insanı bir nesne mi yapar? Bir şeye odaklanmak bir saplantı mı yoksa bir nimet midir? Bu sorular aynı zamanda insan varoluşunun kronik bir hastalığına göndermede bulunur.

Evet, İnsan denilen varlık alanı meşguliyetleriyle değerlenir ya da kendinde edindiği mülkler ile kıymetlenir. Makul ve elitist bir söylem bu. Özellikle Schopenhauer “Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine”de bu konuyla ilgili oldukça kafa yormuştur, “kendinde mutluluk” ile istidatların biraradalığına dikkat çekmiştir ve bu bence oldukça önemli bir konudur. Yüksek insan, tabiatı gereği yüksek (kavramlarla-eylemlerle) meşguliyet içindedir ve kesinlikle sıradanlığa ya da sıradanlığın esiri olan nesne derekesine düşmemelidir.

Yüce işlerle uğraşmak ve bunu hayat gayesi haline getirmek kişinin odaklanması ve tutkusuyla ilintilidir. Kişinin tutkusu ya da aşkı onun ruhsal ve hatta fiziki durumunu dahi imler. Schopenhauer oldukça radikaldir ve sıradan olmayan ruhların fiziki özelliklerini (alnın durumu, kaşların görünüşü vs.) tek tek sayar; onların özellikle uğraş içindeyken rahatsız edilmemeleri gerektiğini söyler.

Düşünün“Sokaktaki arabacının kırbaç sesiyle kim bilir kaç deha yüksek fikirlerini yazamadan yitirmiştir!” Deha bu ortamda fikir üretir ve uğraşına devam eder. O gürültünün (sığlığın) nesnesinden azade olmak ister: O nesneleşmekten tiksinir. Nesne ile sınırlanmak ölümden beterdir. Deha delidir.

“Delilerin yaşamı ölümden beterdir.” J. Sirach

Yüksek odakta çalışan kişiler yaptıkları iş-l-e dönüşmüştür, yani ruhları bu uğraşların bizatihi kendisi olmuştur. Bu aşamada kişiyi uğraşından ayırt etmek bir hayli zordur -hatta imkansızdır. Onlar yapışık ikiz gibidirler. Olmak istediklerini olurlar, bir başka anlamda tutku insanda tahakkuk eder.

Kendini tanımlamaya gelince. Bence odak-uğraş-lar aynı zamanda hayat telakkisini de -içten içe belirler. Kendini belirleme ya da tanımlama aslında nasıl bir hayat yaşamayı arzu ettiğinle de ilgilidir. Sığ olan sığlıkta debelenir ve kendince akıntıda yurtsuz bir nesne gibi sürüklenir durur. Derin olan ise derinlikte kendince yaratıp anlam üretir.

Dolayısıyla bu tarz söylemler genelde elitist filozofların sığlıktan-gündelik olandan kendilerini kurtarabilmek için kendilerince yarattıkları bir anlam-eylem dünyasından türemiştir (Nietzsche, ya da Stirner gibi).

Can Murat Demir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak