-Ölümünüzü sıklıkla düşünür müsünüz?
Yaşım ilerledikçe daha az düşünür oldum. Bana göre hayatta iki ya da üç şeyi kabullenmek gerekiyor: Birincisi, düşmanlara sahip olmayı kabullenmektir. Böylece herkes tarafından sevilmemeyi… Böylesi bir narsisizmi yitirmeyi kabullenmek gerek. İkincisi, yaşlanmayı kabullenmek. Çok zordur bu, erkenden bunu kabul etmeye başlamak gerek. Yalnızca bundan sonra kişi ölümlü olmayı kabullenebilir.
-Ebedi yaşam sizin için ne ifade ediyor?
Bunu sadece ölümün “sonrası” veya “ötesi”…olarak düşünseydik, kesinlikle bir mit olurdu bu. Öncelikle bu, şimdinin bir kategorisidir. Bence “kurucu” bir izlenim bırakan bir deneyim yaşadığımız her seferinde… sonsuzluğun deneyimini yaratmış oluyoruz. Yani, nasıl desem… Varlığımızın tamamen birbirine geçtiği… hayatımızın büyük bir bölümünün belirlendiği… varlıklarla olan ilişkimizin şekillendiği bir çeşit durum gerçekleşir. Nitelikli geçen anlardır bunlar. Sonsuzluğun içine işlediği ve geçip giden çok yoğun bir andır. Bu yüzden, kurucu deneyim olan tüm deneyimlerin zamanın içinden geçtiğine inanıyorum. Bu deneyimler sonsuzluğun deneyimleridir… ve bu yüzden de ölümümden sonrası için şunu söylememe izin verin:
Kendi ölümüm sonsuzluğa açılan bir kapı mıdır… yoksa şimdiki zamana ve yaşama köklerini derinden salmış mıdır? Yaşamın üstünde değil, yaşamın ta kendisindedir.
Çeviri: Ümid Gurbanov