19.yy’ın en radikal sıra dışı yazarlarından ve düşünürlerinden olan Nietzsche sadece bu yazımın değil tüm hayatımın konusudur aslında. Yaklaşık 5 yıl önce tanıştığım yazarın aldığım ilk kitabı “Güç İstenci (Değerleri Değiştiriş Denemesi)” tüm hayatımı yeniden sorgulamama daha doğrusu yeniden tasarlamama sebep olmuştu. İşte bu aşamada sizlerle paylaşacağım şey genel çerçevede tüm metal müzik kültürüne referans olmuş bir yazar ve onun düşünceleriydi. Yani Nietzsche Felsefesi…
İsterseniz gelin, yazarın bizi en çok ilgilendiren tarafını yani metal müzikle olan ilgisini açıklayalım. Yazarın metal müzik üzerindeki etkilerini felsefi anlamda irdeleyelim.
İlk olarak Nietzsche ve felsefesinin metal müziğe katkısı şuydu; tüm değerlere atfen özellikle Hıristiyan değerlerine karşı büyük bir kini barındırması… Bunu Black Metal dinleyen arkadaşlar daha iyi bilirler.
Nietzsche öyle bir dünya tasarlamıştı ki, insanlar kendi yarattıkları değerlerle yani kadim kültürlere olan bağlılığını sürdürerek yaşamalıydı. (ki bu çok tanrılı antik zaman ait inanışlardı ve spritüel kaynaklardan besleniyordu) Bu dünya black melodilerinin ilham kaynağı olmaya yatkındı. Bu anlamda karanlığın altında yatan efsaneydi Nietzsche. Şarkı sözlerinde geçen ve sürekli yinelenen gerçekler, vahşilik, barbarlık, eski ritüellere olan bağlılık, sabit ahlaka olan düşmanlık, pagan yakarışlar, doğaya olan bağlılık, eski kültlere olan saygı gibi sıra dışı öğeleri barındırıyordu. Bir yerde insanlık düşmanı olan bu tarz bir anlayış kimilerine göre garip, korkunç, kimilerine göre zombi bir kimlik sergiliyordu. Aslı itibariyle bir taraftan paranormal kaynaklardan beslenen bu müzik gerçekte ne istediğini bize sürekli olarak iletiyordu; o da şu: Üstün İnsanın Silkinmesi ve Gerçek Değerlere Kendi İradesiyle Yeniden Sarılması…
Nietzsche’nin parçalara ilham kaynağı olan benim aklımdaki eserleri ise şunlar; Putların Alacakaranlığı (Gorgoroth-Twilight Of The Idols), (In Dusk Spoke The Zarathustra) Zerdüşt Böyle Buyurdu (Emperor)… Bu eserlerin hepsinin ortak noktası insanın edilgenliği, sahte değerlere teslim oluşu, güçlü ruhların esareti… vs olarak şekillendi ve işte bu noktada metal müzik ve kültürü bu kaygıyı Nietzsche den miras olarak aldı diyebiliriz. Bu anlamda bu müziğin ana kaygısı, insanlık ve onun getirdiği değerler dizgesi olarak şekillenmiştir. Nietzsche bu müziğe katkıda bulunmak ister miydi bilmem ama bu müziğin ona çok şey borçlu olduğu bir gerçek. Bunu kimse yadsıyamaz.
Uygarlık tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.
Sözlerinde sürekli bu tehlikeden bahseder durur ve Hıristiyanlıktan ve onun aşıladığı ölümcül, yozlaşmış değerlerden. Zaten metal müzik teki Anti-Hıristiyan tepki bu noktada düğümlenmektedir ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Siz Yükselmek İsteyince Yukarıya Bakarsınız, Bense Aşağıya Bakarım Çünkü Yükselmişim!
Black metal gruplarındaki şatafatlı kendini beğenmişlik ve gurur bu sözle tam anlamıyla örtüşmektedir. Popçulara ve diğer gündelik akımlara olan nefretleri burada gizlidir. Beğenmemek, küçük görmek, aşağılamak, küfretmek ve yok etme içgüdüsü hep bu tavrın ve kaygının türevleridir aslında. Bu anlamda onlar geçmişte engizisyonda yargılanan ve yakılan ruhların yegâne bekçileridir. Ve halen bunun cezasını birtakım örgütler (Vatikan, Amerika…) tarafından geliştirilen komplolar yüzünden çekmektedirler. Ama bu tarihsel bir kavgaydı peşini bırakmaya niyetleri yoktu. İnatçılığın asilikle süslendiği bu atmosfer bizi bir yerde onları dinlemeye mecbur bırakıyordu.
Sonuç olarak;
Metal müziğin cazip yanları, sıra dışı bir imaj yaratmış olmalarıydı. Makyajlarıyla, melodileriyle, enstrümanlarıyla bunu daha da pekiştirdiler. Ve en önemlisi tarihleriyle… Son söz olarak yine varacağımız nokta Nietzsche den alıntı olarak şu olsun:
Zayıflar bizi kendi gücümüzden utanmaya zorladıkları için kazandılar.
Can Murat Demir
Metal müzik daha neleri beraberinde getiriyor, yazılarınızın devamını bekliyorum…