Yazınıza göre, ahlaksızlar ordusunun mensupları gün geçtikçe çoğalıyor. Buna dur demenin yolu yok mu?
Farklı yolları vardır. Yüz yıllardan beri, Doğu bilgeliğinde, Batı ahlak düşüncesinde sürekli olarak gündeme getiriliyor. İnsan düşünce, kural olarak nasıl ahlaklı olacağını kuramsal olarak biliyor; doğrusu bildiğini savunuyor. Uygulayamıyor. Ahlak eylemlerle sonuçlanıyor, kuramsal olarak ne denli bilgili olursanız olun, bilginizi yaşayamadıkça, eyleme dönüştüremedikçe, ahlaklı olamıyorsunuz. İşin ilginç yanı, ahlaklı görünen her eylemin de ardında onu destekleyen bir iç dünya olmadıkça, ahlaklı olunmadığını söyleyebiliriz. Ahlaklı olmak, eylem ahlaklılığının yanı sıra iç dünyanızın da ahlaklı olmasını gerektiriyor. İstemeye istemeye ahlaklı olunamaz çünkü. İç dünyanızın ahlaklı olması ne demek? Karakterinizin ahlaklı olması demek. Düşüncelerinizde, tasarılarınızda, niyetlerinizde; açıkça, kimse sizi görmediği zamanlarda ahlaklı olmak demek. Ahlaklı olmak, bir “show”, bir rol değildir. Reçetelerle, vaazlarla, akış diyagramlarıyla, “on derste ahlaklı olma” kitaplarıyla ahlaklı olunmaz.
Ahlaksızlığın önlenmesi, ahlaka bakışımızın, insan ve hayat anlayışımızın kökten dönüşmesiyle olanaklıdır.
Her şeye rağmen; etrafındaki sorunlara, yaşamın zorluğuna, hayatın ve insanların kazıklarına rağmen, kendi içindeki mutluluğu muhafaza etmeyi bilen insanlar var çevremizde. Sizin de vardır mutlaka. Sizce bu insanların sırrı nedir?
Kendisiyle barışık olmayı bilen kişilerdir bunlar. Belki nice acılardan geçmişlerdir. İçlerinin sağlamlığı, paylaşmayı bilmelerinden, insana, hayata saygı duymayı bilmelerindendir. İçlerinde bir çok dünya barındırırlar. “Mangal gibi” yürekleri vardır, halkımızın deyişiyle; içlerinde dünyalar yıkılır, dünyalar kurulur. Dünyaların sığdığı dünyalarıyla fırtınalar ve felaketler karşısında sarsılsalar da yıkılmazlar. İşte bu insanlardır mutlu insanlar. Mutluluk bir ruh hali değil bir karakterdir. Bir karakter yapımı, inşasıdır.
Mutsuz insan ahlaksız olduğu gibi, “başarısız insan, üretemeyen insan, çalıştığını sanıp mesai saati dolduran insan” da o zaman ahlaksızdır mıdır?
Elbette. Muslow’un deyimiyle, kendini gerçekleştiremeyen ,kendine, üreterek, severek, dünyalar yaratamayan insan mutsuzdur. Ahlaksızdır. Olacağı kadar olmaya çalışmayan insan, insanlığa en büyük kötülüğü yapmaktadır. Ahlaksızların başıdır.
Yazınızda “mutluluk karakteri”nden bahsediyorsunuz. Bu karakterin temel özellikleri nelerdir?
Sevebilen, saygı duyabilen, yüksek değerler yaşayabilen, üreten, cana, canlılığa hürmeti olan, iç dünyasındaki derinliklerde nice dünyanın saklı olduğu, ateşli, çalışkan, keyifli biridir. Yanlışlarından öğrenmeye her zaman açıktır. Çirkinlikleri, eksikleriyle yüzleşmekten asla korkmaz. Hayatın ona emanet olduğunu bilir, onu geliştirmek için elinden geleni yapar.
Mutlu ve mutsuz insan üzerine yaptığınız tanımlar, kendini yetiştirmek, geliştirmek üzerine kafa yoran ve bunu başaran insan tanımıyla aynı özellikleri taşıyor? O zaman mutluluğun tek anahtarı her alanda kazanılan başarı mıdır?
Değildir. Başarı, her zaman bize bağlı değildir. Mutlu, elinden geleni yapan, kendine karşı dürüst biridir. Mutlu, başarı ya da paranın ikincil önemde olduklarını bilir. İçi fakir insanın dış zenginliği onu mutlu edemez. Sığ, dar ruhlu insan mutlu olamaz. Haz alabilir, haz dolu olabilir ama mutlu olamaz. Ancak insan gibi insan olmayı başarabilmiş insan, mutlu olmayı hak eder.
Mutsuzluğun ahlaksızlık olduğunu insan deneyimleyerek nasıl öğrenir? İnsan yaşamadan hiçbir şeyi öğrenemez mi?
Öğrenebilir elbette, enformasyon edinebilir, ama bilgi enformasyondan farklıdır. Yaşanarak, içselleştirilerek, yoğrularak öğrenilebilir.
Son olarak; Ahmet İnam’ın, prof. olarak, insan olarak, eş olarak baba, arkadaş, dost olarak hayata bakış açısını sormak istiyoruz. Kendini sorgulayan bir mutsuz, bir ahlâksız bu yazıyı yazdı diyorsunuz çünkü. Hayat, insan, başarı, aşk, ilişkiler, çalışmak, proje üretmek gibi kavramları sizin için ne ifade ediyor?
Ben henüz mutlu karakteri edinememiş, bir mutluluk yolcusuyum. Bir mutluluk projesiyim. Ömrüm yeterse, bir gün mutlu olurum belki. Çocuğum daha. Büyüyebilirsem, belki, alabilirim payımı mutluluktan.
Ahmet İnam
(Kişisel Gelişim Dergisi yönetmeni Adem Özbay’ın sorularına verilen yanıtlardır.)
Ahlaklı olmak insanın kendisi olmasıdır. Başkalarına özenip başkaları gibi olmaya çalışan asılın özendiği kişide olamayacağından mala ve şöhrete tamah ettiğinden ahlaksız duruma düşüyor. Oysa ölüm denen şey bir karadelik ve karadelikten kurtuluş taşıyamadığın hakkını veremediğin mal ve mülkten kurtulmaktır. Yoksa karadelik seni çeker. Ölümün senin olmaz. Başaklarının ölümünü yaşarsın. Zenginlik tüm çalışan ve ülkenin mutluluğu ile bir insanlık paylaşımıdır. Zenginlik zengin bir sorumluluktur.
Mutluluk karakteri, mutluluğu için mutsuz eden insanların ahlaksızlığı üzerine açıklayıcı bir erdem.
Bu etkileyici röportajla şunu sormak istiyorum; mutluluğun kendisi mutlu olabilir mi? Mutlu eden mutlumu dur. Mutluluktur. Mutluluk insanı mutlu etmez her daim umutlu kılar. Her daim yaşam gücü verir. Bir an mutlu olsam yaşam gücümü elimden alıyorlar gibi hissederim ve Ahmet İnan gibi mutluluk için çalışmaya devam ederim. Uzun süre mutlu kalmam.