“Felsefe Yapma” Eylemi Üzerine
Felsefe, kelime anlamı olarak “bilgelik- bilgi sevgisi”, “bilginin yolunda olmak” gibi anlamlara gelse de bunlar kitabi ve bana göre oldukça yüzeysel-yavan tanımlamalar olup işe yaramaz tanımlardır. Bunların aksine felsefenin asıl tanımı, pratiğinde, yani bizzat uygulanışında karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda felsefe; tüm bilimlerin beslendiği bir kaynak olmakla birlikte, insanın düşünsel faaliyetlerinin bir ürünü olarak, kavramların özüne inmeyi ve onları insan varoluşunun amacına uygun bir şekilde yeniden dizayn etmeyi amaçlar. Bu amaçlar silsilesi, felsefenin hem işlevselliğini hem de asıl tanımını çok daha iyi serimlemektedir. Felsefe yapma faaliyetlerinin tamamı pratikte yaşam bulmaktadır, yoksa ki “felsefe yapmak” demek, boş boş düşünmek veya birilerinin ortaya attığı saçma sapan fikirlerin peşinde gelişigüzel sürüklenmek değildir.
Bknz: “Felsefe Yapma” Nedir, Yararları ve İçeriği
Felsefe Hayatımızın Neresinde Duruyor?
Felsefenin insan hayatındaki etkisini düşündüğümde aklıma ilk gelen soru şu: Felsefe neden önemlidir? Neye yarar ki? O, insan hayatının neresinde duruyor? Evet, zor sorular biliyorum zira bir o kadar da ölümcül cevaplara gebeler. Gelin soruları çoğaltalım, ne de olsa felsefe her şeyden önce soru sorma sanatı değil midir? Herkes felsefe yapabilir mi, ya da yapmalı mıdır? Felsefe ile insan sağlığı ilişkisi nedir? Ölüm sorunsalını felsefe ile yenebilir miyiz?
“Dolaylı/dolaysız ölümsüzlüğü hedefleyen din, sanat, bilim, teknoloji, hepsi temelde ‘büyüsel düşünce’nin izleğini sürerler. Çünkü büyü olan yerde ölüm yoktur” Arafdalıklar, M. Bilgin Saydam
Felsefe, yaşamanın, daha açık bir ifadeyle yaşamdan tat almanın sanatıdır. Ayrıca o bir yönüyle de ölüm fikrini alt etme gayretlerimizin de toplamıdır. Peki, sağlığımızı kaybettiğimizde felsefe bir alternatif tedavi yöntemi olabilir mi? Farkındalık denilen şey bir antibiyotik yerine ikame edilebilir mi? Sanmam. Eğer öyle olsaydı hekimlik mesleği kat’iyen ortaya çıkmazdı. Peki, bir dahiliye uzmanı aynı zamanda bir filozof olabilir mi? Böyle bir şey mümkün mü? İşte bu soruların cevabını arayan “Hekimin Filozof Hali” bir cerrahın, rutin bir tıp teknisyeni mi yoksa parlak bir “farkındalık” temsilcisi mi olmalı sorularına yanıtlar arıyor.
Hekim mi Filozof mu, Hangisi?
Asıl mesele bu. “Hekimin Filozof Hali” işte tam da bu soruya yanıt arıyor, hem de ısrarla. Taban tabana zıt gibi görünen bu iki kavram üzerinden (onları bağdaştırarak), modern dünyada can çekişen hasta – hekim ilişkisini yeniden masaya yatırıyor. Kısaca, tıp camiasının (hekimlerin) asıl köklerine tekrardan dönmesi gerektiğinin altını çiziyor. Zira bunu ispata girişirken de bizleri küçük bir tıp tarihi seyahatine çıkarıyor: Hekimlik sanatının “hikmet”in bir parçası olduğu gerçeğini, kah Farabi kah Jung, kah Nietzsche’den bir takım aforizmalarla bezeyerek tipik felsefi iklimi okuyucuya hissettirmeyi başarıyor.
Bilgin Saydam Kimdir?
“Hekimin Filozof Hali” bir felsefeye giriş kitabı tadında, oldukça cesur, özgün ve eğlenceli bir dili var. Bir ders kitabı görünümünde Önsözü dahil tam 19 makaleden oluşuyor. Bu makalelerin büyük çoğunluğu tamamen felsefi bir kaygıyla kaleme alınmış. Her makale alanında uzman olan kişilerce kaleme alınmış.
Saydam’ ın asıl uzmanlık alanı “Psikomitoloji.” Kendisi Zürih Üniversitesinde nörofizyoloji alanında doktora yapmış parlak bir bilimadamı. Saydam’ın yine editörlüğünü ve yazarlığını yaptığı İthaki Yayınlarından çıkmış bir başka kitabı daha var: Psikomitoloji İnsanı Öykülerinde Aramak… Bu metin de kesinlikle okunmaya değer görünüyor.
“Hekimin Filozof Hali” Neden Yazıldı?
Fikrimce, kitabın tek bir gayesi var, o da: “bir hekimin, insan ve varlığı uğruna dönüşme, bir tıp teknisyeninden bir farkındalık okuluna devşirilmesi süreci.. Hekimin asıl varoluş amacı bu olmalıdır: O, hastasının sadece medikal veya fiziksel birtakım eksikliklerini gidermek yerine hastasında “farkındalık” yaratarak, ruhsal bir rehabilite imkanı sunmalıdır. Bu da ancak felsefe ile mümkün görünmektedir. Felsefe ile duyarlılık kazanacak hekim, “filozof” etiketini beyaz önlüğünde gururla taşımalıdır.
İnsanın Olduğu Her Yerde Felsefe Kaçınılmazdır
Evet “Hekimin Filozof Hali” aslında alt metinlerinde bu cümleyi kulaklara usulca fısıldar. O aslında insanın derdindedir. Felsefenin insan için binlerce yıldır bıkmadan usanmadan ürettiği parlak çözümler ivedilikle kullanılmalıdır. Tıp literatürü felsefeyle bu yüzden yoldaştır çünkü her ikisi de merkeze “insan ve hayatını” koymaktadır.
İnsan İki Farklı Şekilde Sağlıklı Yaşayabilir
İnsan sağlığı tek yönlü değildir, o hem ruhsal hem de maddi bir beden ile yaşamını devam ettirir. Fizik bedenini bir takım ilaç tedavleriyle ayakta tutabilir, peki rıuhsal tedavi neyle mümkündür, işte burada devreye yine felsefe girmekte. “Hekimin Filozof Hali”öz itibariyle şunu söylemekte: Ölüm ve yaşam kavramları irdelenmelidir, bunu hastaya yansıtırken felsefeyi kullanabiliriz, hasta ve hekim arasındaki “bilme-anlamlandırma” kanalıyla oluşacak farkındalık süreci bu bağlıdır. Ölüm ve yaşam arasında gidip gelen insan varoluşu ancak bu sayede bir anlam kazanabilir.
Sonuç
Bir tıp tarihinden ziyade bir felsefe kitabı titizliğinde kaleme alınmış olan “Hekimin Filozof Hali” kullandığı dil açısından oldukça sade ve güçlü.
Farklı birçok konuda yazılmış makaleler arasında bir felsefeci olarak dikkatimi cezbeden Ölüm, Varoluş ve Tıp (syf.51) adlı bölümdü. Saydam, bu bölümde ölüm kavramına farklı bir açıdan yorum getirerek, bir takım insani (psikolojik) zaafların öncüllüğünde farklı bir bakış açısı sunuyor. Yazar, ölüm korkusunun felsefi ve psikolojik kodlarını başarıyla deşifre ederek ölümsüzlük arayışının insan için ne denli bir saplantı olduğunu izaha girişiyor.
“Hekimin Filozof Hali” okunması gereken bir kitap. Sadece felsefecilerin değil genel okur kitlesinin ilgi duyabileceği başarılı bir edisyon. Çünkü kendi içinde gizlenmiş bir idealizm de barındırıyor: Modern Kapitalizm ve üretim çılgınlığı arasında sıkışan “Hekim-Müşteri” profilini yeniden dizayn edip Hekim-İnsan dönüşümüne aracı olmaktan geri kalmıyor.
Can Murat Demir