Ana SayfaSinemaGöç, Göçebelik, Sürgün: Gatlif'in Djam'ı

Göç, Göçebelik, Sürgün: Gatlif’in Djam’ı

Pek çok filmde, göç, göçebelik, sürgün, ve ötekilik gibi kavramların işlenmesiyle, bu olguların bireyler üzerindeki etkilerini izleyiciye sunulduğunu görmekteyiz. Tony Gatlif’in sinematografisine baktığımızda ise, kendisi de öteki olarak kabul edilen, azınlıkta kalan bir çingene kültürü içinde yetişmiş bir yönetmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Gatlif’in filmleri, çingenelerin yerleşik bir hayata sahip olmayan göçebe yaşamlarını, kültürel anlamda farklılıklarını ve bu farklılıkların zenginliklerini, özellikle de müzikteki kültürel derinlikleri ve zenginlikleri ön plana çıkararak sinematografik bir dille anlatmaktadır.

Yönetmenin “Aman Doktor (Djam)” filmine baktığımızda ilk açılış sekansında sınırı temsil eden tel örgüler arkasında kendini doğaya ve müziğe bırakmış dans eden bir genç kız görürüz. Djam’ın, Yunanistan’dan İstanbul’a balıkçı teknelerinin bir demir parçasını almak için gidişi, o süreçteki etkileşimleri ve dönüşünü konu edinmektedir. Bu yolculuğun kültürel etkileşiminin ve etkilerini de yönetmen bizlere sunmaktadır. Türk ve Yunan müziğinin büyüleyici ezgilerinin harmanlanmasını görmekteyiz. Yunanistan’dan gelen Djam’la, İstanbul’a mültecilere gönüllü yardım için Fransa’dan gelen Avril’in yollarının kesişmektedir. Djam’ın İstanbul’da bulunma sebebi Karaköy’de bir ustadan alması gereken bir demir parçasıdır. Bir Türk meyhanesinde dansöz kıyafeti ile dans eden Djam, daha sonra tarihi kubbelerin, iş hanlarının çatılarında yatarken kameraya yansımaktadır. Djam ile Avril  İstanbul’un arka sokaklarında yürürken bir anda biyel kolunun ağırlığını hissetmesi ile fırlatıp atar. Daha sonra yaptığı yanlışı fark edip döndüğünde çöp toplayıcısı çocukların bulup el koyduğunu ve kendilerine ait olduğunu söylerler. Geri almak için para talep etmeleri ve yeterince parasının olmamasından dolayı arkadaşı Avril’in de yardım isteyerek paraya sarılmış kâğıt topunu çocuklara vermesi ve arkadaşının o esnada “polis” diye bağırarak çocukların kaçmasını sağlayarak Yunan ve Türk kültürel olarak olumsuz etkileşimini görmekteyiz. Djam nereye giderse oranın kültürü ile hemen uyum sağlayan hamarlı bir kişilik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Film ayrıca ekonomik krizin Yunanlılar üzerindeki etkisine dair bir takım ip uçları da vermektedir. Djam’in yolda faşist dedesinin mezarına işemesi “müzik ve özgürlüğü yasaklayanların üzerine işiyorum” geçmişte yapılanların hayatımıza etkileri konusunda fikir verici görünmektedir. Sonuçta iki kızın karşılaşma hikâyesi ve birçok sürgün hikâyesiyle benzerlik taşımakta, kültürlerarası anılar ve acılar tazelenip sunulmaktadır. Sonrasında her şeyin üstüne sünger çekilerek müzik ve içki eşliğinde insanlık hikâyesi yenden dolayıma sokuluyor.

Yeter Demir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak