Avlanmak için geceyi bekleyen canlılar gibi, duygularda yalnızca sahibine av gözüyle yaklaşır
Gecenin umulmaz anlarında…
Hiç hatırında olmayan ve yokluğuna inandığın hissedişler bulurlar seni amaçsızca.
Gece unutturabilir gündüzün dokunuşlarını,
Fakat gün gücü yetmez geceden kalanları unutturmaya.
Karanlıkta yaşamaya alışmış her şey, gün aydınlığındaki telaşlardan bihaberdir.
Olsunlar, olanlar ve olmasınlarla sarmalanırken hissedişler
Doğru bilinenlerin zamansal yanlışlıkları tokattan farksızdır.
Gece kanatlarında her zaman istediğiniz yöne uçamazsınız.
Çoğu zaman kendi karar verir sizinle yapacağı yolculuğun istikametine.
Mavisini gördüğünüz gökyüzü, parlak çivilerle tutturulmuş bir karanlığın arkasında kalır…
Beliren gölge suretlerdir, belli belirsiz. Herkes ve her şey aynı buğunun sarmalında aynı renklerde…
Gece kanatlarında hiçbir gecenin renginden emin olunamaz.
Uykunun seslerini dinlerken uyuduğunu sandığımız bedenler…
Anlaşılması gerekenin zamanın kendi sırasının varlığı. Her durum kendi zamanının içinde yaşattıklarıyla mesajlarını vermekte…
Gidilen, gidilecek yön ve içinde taşıdıkları gecenin kanatlarıyla belirginleşir.
Korkuların, korkulanları güçlendirdiği her nefes yüzleşilecek olanı büyütür.
Uzaklaşılmak istenilen anlar, tam olarak içinde bulunulan yaşanılan anlardır.
Yarım yamalak avuntularla görmezden gelinmeye çalışılsa da her kaçış sancısını büyütür kaçılanların…
Gece kanatlarında bütünlük bitmez asla. Bazen biz kanat oluruz geceye, bazen
Gece kanatlarımızdır… Hesaba çekilemeyecek fikirsizlikler savaş halindedir.
Sevginin nefrete dönük yüzünde, nefretin dinmeyen gizemlerinde, en içinde olduğumuzu düşündüğümüz güzellikler bir anda en kötüleriyle yer değiştirir… Bedenin ve ruhun birbirlerine oynadığı en kötü oyundur bu. Tarifi her bilince göre değişecek olsa da, asıl olan saklı tutulan etkileşimlerdir. Kozlar saklanır ve en uygun an kollanır.
Ruhaniyet aynada görünen suretin hissedilmediği kanısına varırsa, bir çok yaşayışı ve yaşanılmışları sırf bu yüzden yok eder, sonuçlarını hiç düşünmeden.
İnsanoğlu yaşadığı üçlemeyi unuttuğunda yenik düşmeye mahkûmdur yaşadığı hayata.
Anlamsal ve dokunuşsal bütünlük, her ikisiyle hareket eden ‘biz’ sel benlik yaşanılan üçlemenin ayaklarıdır. Birbirini takip eden sistematik bir olgudur, birçok durumla ifade edilebilir…
Duyguların zıtlıklarıyla güçlendiği dünya, iyileri kötülerle, kötüleriyse iyilerle sınar.
Gece kanatları saydam, görünmez bir buğudadır. Karanlığın derinlik hissi yoğunluğununsa ürpertici yansımaları…
Size ait gecelerin ve günlerin, aydınlık ve karanlık kanatlarıyla hissedilen inançların yaşam arzusunu güçlendiği nefeslerle şekil verilir hayat denilen bilmeceye. Bilinçleri güçlendiren fikirsel kamçılar, her anın içinde yanı başımızdadır.
Önemsemediğimiz birçok detay hayatın iç sesleri gibidir. Hayat seslerini açıkça sunmaktan çekinmez, üzerlerini bazı gizlerle örttüğü doğrudur ama asla saklamaz…
Hayat ister yakına kanat çırpsın ister uzağa, dünyaya ait her şeyi bırakmadan terk-i diyar edemezsiniz. Alıp vermekten bıkmadığınız nefes bile olsa…
Serdar Bayraktar