Eski çağlardan beri, savunulan, ileri sürülen ve demokrasinin özü kabul edilen eşit haklar – insanlar, sınıfsız toplum teorisi ne derece rasyoneldir ve ne derece insanidir?
Herkesin eşit olması durumu: Bu mümkün değildir. Nietzsche’nin de vurguladığı üzere güzel bir düşten ibarettir. Hristiyanlığın öngördüğü insani ve tanrısal düzen zırvalıklarından sadece birisidir. Eşitliğin mümkün olması için bazı asgari şartlar gereklidir. Bunların başında hayata hakim olan, egemen içgüdülerin yok edilmesi gelir. İşte bu yüzden eşitlik öngörüsü imkansızdır.
Kısaca eşitlik ütopyası bir rüyadan ibarettir. Çünkü böyle bir ortamda nefes almak demek insanı hiçe saymak demektir. İçgüdü bilindiği üzere insanı yaşatan duygusal itilimlerdir. Ayrıca fizyolojik bir yönü de vardır. Burada bir parantez olarak Judaizmi ayrı tutuyorum. Çünkü bütün dinlerin aksine Judaizm kesinlikle bir eşitlikçilik kaygısı gütmez.
Eşitlik inancı Hristiyanvari bir istektir. Güzel hoş bir tasavvurdan öteye gidemez. Eşitliğin var olabilmesi için tek şart vardır: O da hayatı yok sayıp insanı öldürmektir. Bu bağlamda teoriden öteye gidemez ve insana ait olmayan bir telkin olarak kalır.
Can Murat Demir