Delilik, bazen veya çoğu kez bir yükselmenin alçalmış halidir. Atom gibi her şekle bürünebilir. Peki, delilik bir uçma eylemi midir? Hayır, değildir ancak hem kaçaktır hem de çığırtkan ve insanın en eski yoldaşıdır. Gerçeklerin yolunda ilerlerken sizi sık sık ziyaret eder ve geldiğinde gitmesi çok zordur. O hep vardı ve özgürlüğün zihne sarkıtılmış sarkacı gibiydi. Asıl unutulması gereken bir soru daha var aslında: Delilikten bunalan insanlık neden kendini sevmemeyi seçmiştir? Kim bilir belki de asıl delilik budur. Unutmak mı, yoksa bile bile ölüme yatmak mı? Ben diyorum ki delilik bazen iyidir, bazense uzun bir senfoni… Ve çoğu kez de hazin bir ayrılık, bu dünyanın bütün nimetlerinden…
Peki, kaçkınlığa ilgi duyan insan bütün bunları yaparken tanrı neredeydi? Tabii ki içinizde. İçinizdeki deliliği dışarı def etmekle meşgul olan tanrı sizi sizden etti ve en büyük düşmanı yarattı: İnsanlık.
Hiç kimse ol, o zaman sonsuz hayat senin içinden akar. Birisi’ olmak, hayatın akışına engel yaratır. Hiç kimse olmak; dev bir boşluk, her şeye izin verir. -Osho
Düşmek… Ruhun ta içine işleyen, yalancı mevsimlerden kaçarak, umarsızca ve yok sayarcasına sürüklenmesi olayıdır. Kendine küfrederek ve varlığın bütün ısırıklarına yem olarak yaşamak… İşte olan biten bu, bu yüzden insan tek bir ısırıktan damlayan taze kan kadar önceliklidir. O henüz olmamıştır, hamdır, işlenmemiş bir cinayetin bulunamayan kanıtıdır. İnsan ölüdür. Hep bir şeyleri bekler. Ölü insan hep düşer!
Evet, acizliğe düşmeyen, varlığı yenen bir canavar icat etmeliyiz. Hiç yaşamamışçasına ürkek bir ceset gibi mezarından çıkarmalıyız onu. Düşmenin anlamını ararken gerçekleri yitirmemeliyiz. Çünkü düşmek bütün gerçeklerin hayal kırıklığı gibidir ve hesaplanamaz olandır.
Düşmek iyidir! Ölüm ise onun türevidir.
Şimdi nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Durmadan düşmüyor muyuz? -Nietzsche
Kendinle kalmalı insan ve hayatın bütün köklerinden kurtularak hiç kimse olmalı ki yeniden bir delilik tanımı yapılabilsin. Düşmek bu yüzden deliliğin diğer adıdır. Kaosun iki çocuğu olarak birbirlerini pek severler. Delilik bir diktatördür ve kendine aşıktır, hem de deli gibi. İnsanın deliliği seçememesinin yegane sebebi de budur. Kendini sevmemek, deliliğin tarihinde ölümcül bir günahtır ve insanlığın kaderini bu iki içgüdü yazmıştır.
Kaos yok oluştur, şiir gibidir ve yeniden yaratmanın habercisidir. Delilik bu savaşın aktörüdür hatta başaktörü. Yıkım delilikle başlar ve bu hengamede aklın zincirlerinden kurtulan kaba aşkı simgeler. İnsan düşerken delidir ve kesinlikle aşık kalmayı ister, en güzel ateş aşk ateşidir ve şu ana kadar sürekli yanan tek bir aşk alevi vardır: Tanrı. Sonsuz uzay boşluğunda hiç bir zaman erimeyen insan hokkabazlığı delilikle işte böyle oynaşır ve kalkar dünyanın en çılgın senaryosuna imza atar, bu senaryonun adı Hayat‘tır. Hayat; en kestirme deliliği elinin tersiyle iten insanın insan tarafından öldürülüşünü konu edinir. Aynı insan hayatın diğer yoldaşını da büyük bir işgüzarlıkla yaratmayı başarmıştır, yani insanlığı.
Can Murat Demir
Güçlü bir nihilizm,varoluş,yokoluş ve yaşamın diyalektiği üzerine güzel bir yazı.