Ana SayfaÖyküDurmak: Ruh İçin Bir Söylenti ya da Serzeniş

Durmak: Ruh İçin Bir Söylenti ya da Serzeniş

Tüm eylemlerimizin boşunalığı üzerine önsöz

Durmak. Tavandaki geometrik şekillere bir tanrı mucizesiymiş gibi bakmak, onlara hayran kalmak. Büyülenmek. O anki ruh halini sanki hiç değişmeyecekmiş gibi sevmek. Tapmak. Tanrının sözlerinin düşüncelerine çarpmasına izin vermek. İbadet. Duanın nefes kokusu kadar iğrenç oluşuna tanıklık etmek. Düşlemek. Koklamak. Hayatın içinde öylece durmak. Beklemek. Tavandaki geometrik şekilleri tabulaştırmak. Sabitlemek. Totem. Hissetmek. Hissetmeyi bir erdem saymak. Hissetmeyi terk etmek. His-et-mek. Dilenmeyi dilemek. Ruhun zenginliğini, reddetmek. İdrak (erişme, kavuşma, ulaşma) edememe olasılığı. Maddeyi unutmak. Maddenin hayalinden geçmek. İçine mana katıp yoğurmak. Farkındalık. Üstünkörü bir ölümü tercihen kendine olan saygını yitirmek. Demokrasi. İçinden çıkılamayan tek ülke. Seksi yasaklayan papazlar ordusu. Becermek. Sıvı alışverişi. Issızlaşıp kendinle oynamak. Yalnızlık. Masmavi bir acının koynunda altını ıslatmak. Çocukluk. İsteklerinin bitmemesi. Saçmalayan ve zamanı dolan bir ölümlünün son dansı. Şeytanı dillendirmek. Ölümsüzlüğün seni bulması. Son. Başlangıcın sonu. İcat. Başlangıcın devrimi. Tek yol devrim. Ruhu slogana sığdırmak. Onu etiketlemek. Günaha girmek. Bu son. -İşte istediğim son. -Sonunda doğurdu beni. Sonunda. -Varol’duk. Varol’un.

Doktorluk veya peygamberlik müessesesi hakkında bir iç-görü…

Kafka’nın çocuklarını henüz tanımıyoruz. Bu sebeple, yazarlar idaresi bu vahim durumu takip ve tespit ederek, bahsi geçen çocukların son durumunu merak etmiş müşahede altına almıştır. Neşredilen belgelere ve nüshalara bakıldığında görülecektir ki, insanoğlu, tarihin hiçbir döneminde “kendisine” rastlamamıştır: -görünmezlik iksirine meyleden- bazı siyasi cenahlar konu hakkında bir rapor tanzim etme gereği duymuş ve (aşağıda da bahsedeceğimiz) bazı idari kararlar almışlardır. Bu durumda Kafka’nın döllediği kadın sayısını kestiremiyoruz. Dolayısıyla burada meçhule karışan bir medeniyetten bahsediyoruz.

Doğal hukuk anlayışına matematiksel bir tepki: Tanrısal İşler Mevzuatı

Bu kanun, yürürlükte bulunan tüm neşriyat kurallarına biat eden hükümleri içermektedir. Biliyorsunuz ki tanrısal işler bir neşter darbesiyle eş zamanlı çalışır. Tıpkı yazı yazma olaylarında olduğu gibi insanı yorar ve kişiliğini değiştirir. Bu zamanda böyle bir fedakârlığa takılıp kalan bizler için tıp âlemi tamamen yararsız gibi görünebilir. Uzaktan bakıldığında ya da izin verildiği ölçüde içine girildiğinde tüm gerçekliğiyle debelenen bir fetüs gibi davranan kelime ahalisi (yazarlar) tüm çarpıklığıyla evrenin gizini çözmeye hevesli gibi görünmektedirler. Bu tehlikeli oyunlar gölge gibi sizi takipleyen bir uyarı mahiyetinde olup aslı itibariyle tüm insanlığı kucaklayan bir eğitimsel düştür. Tüm eğitimci camia bu dersin peşindedir çünkü eğitim düşle başlar ve ölümle de tazelenir.

-Bir yerlere yazın bunu!  (Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt: 4)

Bir gazeteye iş ilanı ya da muharrire ikaz…

-İlk olanı düşün. İlk ve sana ait olmayanı. Onu sahiplenmeyi bil. Cümlelerin hatta kelimelerin büyük bir ezikliği olduğunu, hatırlanmaması gereken haberleri gazete manşetlerinden oku. İlk sen değilsin geberen. İlk sen değilsin doğan. İlkler her zaman sona gebedir. Her neşriyat aslında bir mezar-taşı yazısıdır. Buradan bakıldığında akıllı gibi görünen siyasetçiler aslında bizim bilinçaltımızı bombalıyor! Dünyanın bütün salakları birleşin! Huysuzluk yaratanları silip süpürün! Teşhisi koyan doktora sorun, size diyecektir ki; ben o tanrının eliyim, bana elinizi süremezsiniz. -Kendinizi kaybetmeyin. Sadece itaat edin ne olur, sonunuz elimden olmasın (İzahat için yazının sonuna bakınız). Doktorluk yapma ve peygamberlik müessesesi için yönetmeliğe göz atınız.

Aranağme (Nakarata gerek olmadan)…

Bir sokak müzisyeni şöyle diyor: Önce kişisel devrim… Sonrası kolay!

Yazılanlar hep yalanmış kardeşlerim,
bize söylenenler ise…
halbu ki ne kadar da genişti canavarın ufku,
bir üflemeyle, çalgı-çengiyle
geçmişimiz nasıl da son buldu

Durmak. Öylece kendi içine düşmek. Karanlığı nimet sanmak. Kumar oynamak, tüm sevişken organlarınla. Asıl cinayete kulak vermeden yozlaşmak. Satranç. Hayat bir akıl oyunu değildir. Asıl cennet sokaklarda. -Unutma. Bir atımlık mesafede organlarını satıyor bir rahibe. Kutsal olan. Cin-net imparatorluğu. Yönetimi ele almak. Zorluk. Ruha bulaşan hastalığı kafatasından emmek. Sülükler cumhuriyeti.

Islak coğrafyaların nemli vatandaşları sizlere uluyorum; -Yönetimi devirin! Kurulsun giyotinler! İhtilaller böyle zamanlarda lazım gelir. Ancak şekilsiz uslanmaz bir tepeden inmeci (jakoben) olmak… Biricik önceliğimiz bu. Tek manifestomuz… uğursuzluk kara metinlerdir. Yazmak ve çoğalmak mesela, bize göre günahtır (katolikliğe aidiyet burada başlar). -Sonunda denk geldik işte. Tuttu dölyatağı ve ıslandı kızıla çalan çarşaflar. Eş zamanlı eziyetler listesi. -İşte son budur. Bu olandır. Henüz görülmemiştir. Gören olduysa da hiç kimseye anlatamamıştır (çünkü o da kendisinden bihaberdir).

Hayat bir komedi kumpanyasıdır demek geliyor…

Bu meşhur sözü yazan Nietzsche üstadı, aslında hayatın paylaşılması tarafında evliliğin önemine değinip bir bakıma sanki kendi huysuzluğunu ve sıkıntılı cinsel hayatını gözler önüne sermek istiyor. Durum buysa ve öyleyse tüm uzaylı fenomenine göz atmamız gerekebilir. Sonuçta onlar bizden ilerideler. Kaldı ki Kant’ın yücelttiği haliyle; bahsi geçen fenomen olayını sadece bilebiliriz ya da çoğaltamayız, ancak onun arkasında yatanları kesinlikle bilemeyiz tümcesi çökmüş oluyor. Kısaca felsefe tarihi burada son buluyor. Şimdi sıra seri katilleri incelemeye geldi. Tarihçiler bu alana Hristiyanlık tarihi de diyorlar. Bazıları da Meryem’in günahıdır deyip geçiştiriyorlar. Bu icat kesinlikle keyfe bırakılmamalı, not edilmeli ve duvara asılmalı (Bunu hak eyliyor).

-Felsefeyi bana yakıştıran hocamın da dediği gibi “Tanrı sadece bilinmek istiyor.”

İncil okumalarında şiddetle tavsiye edilen… “O”

Haber getiren manasında bir kurtarıcıdan bahsediliyor, sanki şeriatı o hüküm sürdürüyor gibi. Bir marangozun hayatınızı ne kadar değiştirebileceğini tasavvur edin. Eğer Ortodoks Yahudi’yseniz bu metni es geçin ve eğlencenize kaldığınız yerden devam edin. Zira bu din sadece sizin için indirilmedi. Hiçbir tekel idaresi bu sorumluluğu almaz, almamalı.  Adı belirlenmiş olan bu kutsal kitapta hem hurafelerin hem de okuyucuların büyük payı vardır. Her okuyucu aslında bir yazıcıdır ve her dinleyici kendi çekingenlerini not düşerek eksiksiz bir hata yapar. İsa böyle bir dönemde dünyaya gelmedi. Onun doğumu şekilsiz odunun icadından 5000 yıl öncesine rastlar. O doğar doğmaz bir sanat icra eden tek peygamberdir. Kendisi Dünya Tomruk Biçme Yarışmasında birinciliğe de sahiptir. Bu ünü kolay kazanmamıştır. Ne zaman ki eline işlenmiş bir kömür alıp yazmıştır işte tarihin de başlangıcı tam bu döneme denk gelir. Maden işletmeleri derneğinden alınan habere göre İsa -yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır ki- sıradan bir tüccardır. Lakin bu haberleri yalanlayan da olmamıştır. Bu demek oluyor ki bir peygamber her ne yaparsa yapsın doğrudur ve yerindedir. Her peygamber gibi İmmanuel (bknz. Matta), sorgulanmayı ve çözümlemeyi reddeden skolastik klişeden aldığı yetkiyi kötüye kullanmış, insanlığı bir asalak olmaktan kurtarıp gerçeğe yöneltmeye çalışmıştır.

Sokakta gezen ayyaş tipli birinin ardından…

Sıcak Sandalye Etkinliği: Öğretimsek amaçlı bir metot. Yeşil koltuktan farklı bir içeriğe sahip. İlk olarak acı çekmeye uzmanlaşan bir grup denek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Ortaçağın “homeopati”sinden ilham alan bu uygulama öğrenciyi hayattan soğutup onu rüyalara atmayla ilişkilendirilir. Denek, dozu arttırılan eğitim zehrini kabullenmeye başladığında ortaya daha eğlenceli ve muzip bir öğrenci modeli çıkmaktadır. Tıpkı büyülü kart oyunlarında olduğu gibi öğretmen saf dışı edilir ve eğitimin yıkıcılığı ortaya çıkarılır. Okul denilen mabedin incili kabul edilen “Sıcak Sandalye Etkinliği “ insanlık dışı olmakla birlikte devletimiz tarafından da teşvik edilmektedir.

Seri katiller ansiklopedisinde cani bir annenin kurbanına yazdığı son cümleler şöyleydi: Etimi ve canımı alabilirsin dedin ve ben de emrini yerine getirdim. Oyunlaştırdığımız ölümlere bir yenisini ekleyen bu anaç katil aslında tek bir şeyi simgeliyordu: Şefkat! Şefkat ilkokul ders kitaplarında olmayan bir eğitim metodunun diğer adıydı. Tıpkı etkileşimli bir ders anlatma yöntemi olan “Sıcak Sandalye Etkinliği”nde olduğu gibi öğrenci, karşısına oturan uzmana dilediği konuda sorular sorabiliyordu. Kitabi bilginin sığlığını kabul etmeyen eğitimciler bu konuda salık veriyordu. Hitler’in bir dönem Almanya’da uyguladığı politikaların aynısıydı. (bknz. Sıcak Sandalye Etkinliği)

Evden kaçan çocuğa ceza vermeden önce…

Yabancı şarkı çevirileri koleksiyonuna sahip bir okurun şirkete yolladığı mektuptan bir bölüm:

Sevgili şirket çalışanları ve ideal yöneticileri;

Felsefenin matematiksel hatalarını tespit etmede kullandığınız insanlık dışı muameleleri dikkate almamakla beraber sizlerin büyük bir takipçisiyim. Bu konuda kararlı olan ve sizlerin her türlü cezayı almasına ön ayak olan devlet yetkililerine de buradan teşekkür ediyorum. Öncelikle hayıflanmamı mazur görünüz. Sonuçta hepimiz edebiyatın bozguncularıyız ve hayatımızı bu yolla kazanıyoruz. Burada hemfikirizdir umarım. Lakin 12.12.2000 tarihli Körebe Oynamak Yasak! adını taşıyan yazı dizisine ait Apandisit Ameliyatında Felsefi Kuramlar adlı eserde yer alan syf.15’deki referans parça yanlış kişiye aittir. Sözün özü; bu telifin bu şekilde katledilmesini uygun bulmuyor, sizin de aracılığınızla, ilgili mercilere, söz konusu hasta haklarını bildiren dilekçemi iletmenizi rica ve niyaz ediyorum.

Bu mektubu alan çalışanımız panik halinde yanıma gelince ortaya karışık bir semptom (belirti) birliği çıktı. Bu da tüm doktorları kızdırmıştı. Şu an hepsi bize düşman. Peki, buna neden izin verdik? Çünkü her doktor bir hırsızdır ve her hırsız hayatımızdan çalan bir şarkıcıdır. Şarkılar bittiğinde geriye sadece evdeki dağınıklık kalır. Bu muğlak kimsesizlik hüzünlü bir Müzeyyen Senar senfonisine eşittir. İnsan hakları denilen şey aslında şarkıcı Müzeyyen’in bedduasından ibarettir. Bunu kimse bilmez.

Tonlama değişiklikleriyle çeşitli duygular uyandıran…

Durmak. Dünyaya inmek. Hayata aracı olmak… Kısaca yokluk. Meleklerin duasını sanrılara teslim etmek. İnsan. İnsanlık. Hepsi kestirme yol. Hepsi hiçbirinin 2. dereceden türevi. Yani cebirsel mahremiyet. Sayılar. İnsan yiyenin karın deşenle çarpımı. Üslü sayıların uykuya dalması. Vicdanen rahatsız olan rakamsal mucize. -Anlamsız halbu ki. Yokluk. Edebiyat. Şiirsel bir uyanışın kalesi? -Yaşamdan tat almak, ince bağırsağın en lezzetli bölümüne denk düşer. Patlama. İçine boşalmak. İçin için içmek. Başka bir türden sarhoşluk. Ninni. Uykunun fenomen (görüngü) olanla ittifakı. Fizik: İnsan çığlıklarından mütevellit senfoni.

-Bu kez öncelik sende, hadi bitir yemeğini kutsal anamız. Yoksa ıslık çalar çağırırım aç köpeklerimi. Bir panayır bu neticede. Hepsi ve her şey sadece varılmayı bekliyor. Neden, çünkü renk cümbüşü çıngıraklarını sergilemek isteyen bir kobra sürüm var. Hepsini başına toplayabilirim. Tıssssss… Hooooop… Vira vira viraaaa… İşte budur. Yani ben… Eski Yunanca ‘da acının tek hecelenişi. Can. Ruhun tanrısal rumuzu.

-Yani ben. Yani “O”

…sonunda var-OL-duk.

Yukarıdaki izahat uyarısına cevaben son baskıya yetiştiriniz…

Yazma eylemine farklı bakan birileri sesimizi duymuş olmalı. Tüm aksaklıklar yüzünden özür dileriz. Aksi halde tanrının işlerine karışmak istemeyiz. Zira bir peygamber olan İsa tanıdığımız en sağlam yazarlarımızdandır. Kendisi Eski Ahit ile bütünleşmiş birçok metin tefrika etmiştir. Onun sayesinde yakın çağ tarihi hakkında birçok bilgi edinmeye devam ediyoruz. Halbu ki kendisi kadrolu yazar olmak için başvuru yaptığında henüz 20’li yaşlarında sağlam hatipti. Bu kariyeri neden seçtiğini bilemiyoruz. Muamma. Şunu emrediyoruz ki yazılan çizilen her şeye inanmamalı tam aksine yazılıp çoğaltılana her zaman şüpheyle yaklaşılmalıdır. (Cüzamlılar Kabilesine Öğütler; Ayet: 666. Bab: 12)

Can Murat Demir (Vek. Y. Muharrir)

Kaynakça

  1. Oğuz Atay’a Küfredenler Derneği Yayınları; Kışlık Kazak Örmenin Yolları
  2. Serenad Yayınları; Vatandaşın Sevişme Taktikleri: Birkaç Lakırdı, Deneme
  3. Evsizleri Koruma Vakfı Yayınları; Ölmeden Önce Tadılması Gereken Zevkler
  4. Yurtsuz ve Varlıksızlar Yayınevi; Eski İnsanların Adam Öldürme Taktikleri; 2000
  5. Orijinal Ahit Yayınları; Çehov Kardeşliğine Övgüler ve Kraliçe Zeynep’in Fantezileri
  6. Kafka-severler Ütopyası; Kafka ve Libidosu Üzerine Eş Zamanlı Bir Deneme
  7. Demir, C.M., Bafra Yeni Cami Diyanet Yayınları; Tutunamayanlara Dini Öğütler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak