Her varlık için en değerli, en yüksek varlık kendininkidir. Başka varlıkların değerlerini kendi varlığını temel alarak ölçer, ona göre yargılar verir. Bu temel ve ölçü olmadıkça hayal gücümüz iş göremez. Başka bir çıkış noktası da yaratamaz. Kendimizin dışına, ötesine gidemeyiz. Bu yüzden insanlar şöyle düşünmüşler: Varlıkların en güzeli insandır. O halde tanrı onun şeklindedir. Kimse erdemsiz mutlu olamaz, erdem de aklın dışında değildir; akılsa insandan başka varlıkta yoktur. O halde tanrı insan biçiminde olacak.
Ksenophanes bunu pek hoş anlatır; der ki: Eğer hayvanları da tanrılar icadediyorsa -ederler onları kendilerine benzetip, övünürler. Niçin, örneğin, bir kaz şöyle düşünmesin: Evrende her şey benim içindir. Toprak, üstünde yürümeye yarar; güneşin işi bana ışık tutmak, yıldızların işi yaşamım ve talihim üzerinde etkili olmaktır. Rüzğarlar, sular bana filan rahatlığı sağlar. Bu gökkubbe benim kadar hiç kimseyi kayırmaz.
Ben evrenin gözbebeğiyim. İnsanoğlu benim yiyeceğimi içeceğimi arayıp buluyor. Oturacağım yeri yapıyor. Bana hizmet ediyor. Buğdayı benim için ekip biçiyor. Gerçi beni kesip yiyor, ama bu işi kendi eşlerine de yapıyor. Ben de insanoğlunu öldüren, yiyen kurtları yiyorum.
“Bir kartal aynı şeyi daha büyük bir gururla söyleyebilir; evrenin en güzel, en soylu yeri olan göklerde istediği gibi uçabiliyor.” (Kitap 2, bölüm 13)
İnsanın en kötü durumu kendini bilmez ve yönetmez olduğu zamandır. (Kitap 2, bölüm 2)
Montaigne; Denemeler‘ den…