Yazar Dücane Cündioğlu, son kitabı ‘Motto’yu, bir tür çatı arası metrukatı, evrak-ı perişan olarak tanımlıyor. Çünkü Kapı Yayınları’ndan çıkan kitap, Cündioğlu’nun bugüne kadar sosyal medya platformu Twitter’da yazdıklarından oluşuyor. Sosyal medyayı dev bir not defteri olarak tanımlayan yazarla ‘Motto’sunu konuştuk.
Motto nasıl ortaya çıktı?
– Büyük çoğunluğu, yıllar içinde not defterime kaydettiğim düşünce parçacıklarından, bir kısmı da güncelin akışıyla ilgili yaptığım kısa yollu yorumlardan; bazılarını yazılarımda kullandım, bazılarını söyleşilerimde, bazılarını da sosyal medyada.
Biz onları ‘tweet’ olarak tanıyoruz.
– Evet, sosyal medyadaki hesabımın kendisi zaten büyük ölçüde bir not defteri, bir tür bellek.
Bu notları kitaba dönüştürmenizin sebebi nedir?
– Belleğimin ayrıntılarını kayıt altına alma isteği. Bunlar bir tür çatı-arası metrukatı, dostların unutulmaması gerektiğine inandıkları bir tür evrak-ı perişan.
Kitabın adı “Motto”. Sizin mottonuz nedir?
– Kitabın sonundaki tek sözcükten oluşan tümce: “Sahilsizim.”
Yani?
– Belki yalnızım, belki güçsüzüm, ama sahilsiz de olsam ben benim; çünkü özgürüm.
Sosyal medyada ne kadar zaman geçiriyorsunuz?
– Çok değil, kahve aralarında birkaç dakika.
BİR TEK TWITTER HESABIM VAR
Hangilerinde hesabınız var?
– Düşüncelerimi ifade ettiğim bir tek Twitter hesabım var, diğerleri bana ait değil. Bir de yazılı-görsel tüm arşivimi içeren ‘Dücane Cündioğlu Simurg’ bloğu.
Niçin kimseyi takip etmiyorsunuz? Bu tutumunuzu kibirli olduğunuza bağlayanlar var.
– Haklısınız, böyle algılayanlar da var. Ancak manşetlere bakmak dışında gazete okumayan, neredeyse hiç televizyon seyretmeyen biri niçin başka hesapları takip etsin, sanırım işin bu tarafı pek dikkate alınmıyor. Yasadır çünkü; “yalnızlığın her olumlanışında bir kibir tınısı duyulur”.
Sosyal medyayı nasıl kullanıyorsunuz?
– Ne yazık ki iletişimin en kötü biçimiyle: Tek yönlü ve asimetrik. Daha fazlasına ne zamanım var, ne gücüm.
Binlerce kez retweet edilen tweet’leriniz var. Takipçilerinizle ilişkiniz nasıl?
Çoğunlukla iyi gibi. Bir kısmı hoşlanmasa da, kızsa da, sanırım yine de ne düşündüğümü bilmek istedikleri için izlemeyi sürdürüyorlar. Çok zeki eleştirmenlerim de var, üslubuna hâkim olamayıp engellenenler de. İşin esprili yanı, aralarında mağdurlar derneği kurmayı bile düşünüyorlarmış, oysa biraz nezaket, biraz içtenlik her türlü engeli kaldırır.
Okuyucu bu kitabı niçin okusun?
Arayışım boyunca ardımda bıraktığım yol işaretlerini görmek için.
Aramaya başlamak için mi?
Hayır, zaten nasıl bir arayışın içinde olduklarını fark etmek için.
Siz kitaptaki sözleri hayatına uygulamayı başaran biri misiniz?
Ben bulmayı değil aramayı sevdim; insan olmayı başarmaktan çok insan olma yolunda çabalamak benim için hem daha önemli, hem daha sahici. Leyla’ya kavuşmak hangi Mecnun’un haddine?
HÜRRİYET