Din Yerine Felsefe

Pedagoji eğitim bilimidir, genel olarak insanlar arası ve özel olarak da çocuk ile erginler arası ilişki bilimidir. Pedagoji insanı temel yapısı itibariyle şekillendiren, yaşamını biçimlendirmede kılavuz olan bir bilgi yöntemidir, bir bilgilendirme bilimidir. Post-modern çağda pedagojinin amacı insanı mümkün olduğunca tarafsız bilgilendirmektir. Pedagoji insanın içinde yaşadığı sosyolojik koşulları incelerken, psikoloji, felsefe ve diğer bilimlerden de yararlanır. Çocuk eğitiminde aile içinden başlayarak İlköğretim Okullarında öğrenci-öğretmen ilişkisinin temelini oluşturur. Batı ülkelerinde okul öncesi ve okul dönemi süresi için onlarca pedagoji çeşitleri son 60-70 yıl içerisinde geliştirilip uygulanmıştır. Kilisenin katı dinsel eğitiminden başlayıp demokratik hukuk devleti pedagojisi, anti-otoriter pedagoji, anti-pedagoji, serbest-pedagoji, alternatif-pedagoji, özgür-pedagoji, hümanist Hıristiyan-pedagoji, liberter-pedagoji ve daha birçoklarına kadar tüm pedagoji türleri ince detaylarına kadar incelenmiş ve gündelik hayata uygulanmıştır. Ebeveynler, öğretmenler, pedagoglar, uzmanlar ve kurumlar çeşitli denemeler, inceleme ve araştırmalar sonucu en sağlıklı eğitim türüne doğru tartışarak ilerlemişlerdir. Bu gelişmenin olumlu ve olumsuz yanlarını tartışmak ayrı bir konudur.

Türkiye’de pedagoji nedir, ne değildir sorusunu yanıtlamadan önce, derin bir nefes almak gerekiyor ve sonra, evet, sonra söyleyebileceğimiz sadece tek şey var: Türkiye’de pedagoji yok! Kendimizi aldatmayalım. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Ülkemizde pedagoji değil, terbiye vardır. Denilecektir ki, terbiye eğitim ve pedagojinin Osmanlıcasıdır. Doğru ama biz burada sözcüklerle oynamıyoruz, içerik ve işleyişlerini inceleyip analiz ediyoruz. Ve diyoruz ki, terbiye din kökenli olup çocuğun erginin egemenliği önünde diz çökmesi ve erginin arzu ve taleplerini yerine getiren davranış biçimidir. Terbiye işleyiş biçimiyle pedagojinin tam karşıtıdır.

SAF BİLGİ

Her öğretmen sadece bilgi vermekle yükümlü olmalıdır. Örnek: Gelişmekte olan çocuğun her şey hakkında bağımsızca bilgilendirilmesi, çocuğun öz-bilincini sağlayarak kendi kararını kendi verme gücünü geliştirir. Bağımsız bilgi nötr bilgidir, öğrenciyi bir dine ya da bir ideolojiye yönlendirmez, hile ve kurnazlıklarla, dalaverelerle belirli bir yöne kaydırmaz. Konuyu yadsımaksızın ve kabullenmeksizin, sadece konu hakkında bilgilendirmek, örneğin dinlerin varlığından ve genel ilkelerinden söz etmek, saf bilgidir. Ama bir dini doğru diğer bir dini yanlış olarak lanse etmek hem tek yanlıdır hem de çocuğun gelişmekte olan iradesini zedeler. Nasıl bir matematik öğretmeni bir matematik problemi hakkında nötr bilgi vermek zorundaysa tüm bölümlerde de nötr bilgi zorunludur. Ancak bana öyle geliyor ki artık matematik öğretmenleri bile matematiğe dini karıştırmadan edemiyorlar.

Din dersi tek yönlüdür, çocuğu sadece belli bir yöne çeker, bütün bir çocuk ruhunu bir noktaya indirger, bununla çocuğun düşün dünyasını yoksullaştırır, ruhsal algılama ufkunu daraltır.

Din dersinin amacı çocuğu dindar yapmaktır. Bununla öğrenciyi saf bilgiden uzaklaştırır, bilgilenmekten soğutur ve giderek bilgisizleştirir. Türkiye’de din dersi din dersi bile değil, Reel İslam dersidir. Neden Türkiye hâlâ bir bilgisizler toplumu olmaktan kurtulamıyor, hatta her geçen gün daha da bilgisizleşiyor? Reel İslam’ın girmediği en ufak bir topluluk, bir grupçuk kaldı mı Türkiye’de?

Saf bilgiye dayanan felsefe, bireyi kendi özünden koparmaz, dolayısıyla bireyde kişilik dağılımı yaratmaz. Kişilik dağılımı ahlaksızlığa yol açar, bu da sağlıklı bir yaşamın tüm yollarını kapatır. Felsefe bireye aklını kullanmasını öğretir, bireyin düşünce yetisini zenginleştirir. Öğrencinin toplu kuralları ezberlemesine gereksinimi yoktur, ama kuralların ne işe yaradığını bilmeye gereksinimi vardır. Saf bilgi propaganda içermez ve beyin yıkamaz.

ÖNERİ

Acil ve köklü bir değişim gerekiyor, bunun için de bir yerden başlamak gerekiyor. Bu yer okuldur, İlköğretim Okuludur.

Bence din dersi kaldırılmalı, yerine felsefe dersi sunulmalıdır. Ve tüm öğretmenler pedagoji, psikoloji, felsefe dersleri almalı, bu konuda uzmanlar tarafından taslak hazırlanmalıdır. Ancak bu taslak politikacılar tarafından değil, tarafsız bilirkişiler tarafından oluşturulmalıdır.

Din tek yanlıdır, felsefe tarafsızdır ve her bir tarafı dikkate alır, din inandırır, felsefe düşündürür, din din hakkında tek yönlü bilgi verir, felsefe hem dinler hakkında hem dinsizlik hakkında bilgilendirir. Felsefe tüm bilimlerin kökeni ve temelidir. Felsefe her şeyi kapsadığı için, dinleri ve dinsel sorunları da içermektedir. Felsefe yaşamı yaşamaya değer kılar, yaşamın asıl kılavuzudur, çünkü insan düşünendir, açıkçası: İnsan düşünmeye mahkûmdur. Düşünmek ve düşündürmek felsefenin esas görevidir. Felsefe sorar, din susturur.

Felsefe bütün dinleri kapsar, bununla da yetmez, dinsizliği, ateizmi, ezoterizmi, deizmi, bilinemezciliği, şüpheciliği, Zerdüştçülüğü ve diğerlerini. Ve felsefe ‘şu doğru şu yanlış’ demez, sadece bilgilendirir, bağımsız bilgi verir ki, doğru kararı birey kendisi verebilsin. Felsefe tüm bunları kapsadığı için din dersi tamamen anlamsızdır.

Birey doldurulması gereken boş bir bidon olarak dünyaya gelmez, tam tersine, özerk Ben-enerjileri içeren örgütlü bir bünyeye sahiptir, bu bünye tüm faaliyetlerin kökenidir. Ön-Ben denilebilen bu enerjiler din tarafından sadece bir noktaya indirgendiği için birey kendisinden yabancılaştırılıp (saf) bilgiden yoksun bırakılmaktadır. Felsefe bireyin Ben-enerjisini baştan itibaren kabullenip saygıyla karşıladığı için, onun özerkliğini engellemez, dolayısıyla birey yardımlaşmayı, dayanışmayı, birlikteliği bilinçli bir şekilde öğrenir. İnsanı insan yapan budur.

Felsefe yol gösterir ama bireyin hangi yolu seçeceğine karar vermez, bu kararı bireyin kendisine bırakır. Bireyi özgürce karar vermeye davet eder. Birey ve toplum bilinci sunan felsefe mutluluğun yollarını araştırır, tek yola saplanmaz. Felsefe inancı ve dini yok saymaz, ancak inancın ve dinin birçok olasılık arasında sadece birer olasılık olduklarını öğretir. Ve felsefe bireyi Kendi olmaya davet eder.

H. İbrahim Türkdoğan
(Bu metin ilk kez Temmuz 2011’de Bilim ve Ütopya’da yayımlandı)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak