Dengesizlik, hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır; her iniş ve çıkış, insan ruhunun derinliklerinde izler bırakır. Bu döngüsel akış, ruhun sirkülasyonu olarak karşımıza çıkar ve varoluşumuzu hem kaos hem de denge arayışı içinde şekillendirir.
Z. A. : Ani kararlar veriyor musun hiç? İniş-çıkışların oluyor mu? Oluyordur mutlaka, buna dayanarak da beni anlayabileceğini düşünüyorum. Garip olan patolojik olması. İşte bu da yetersiz hayal gücüm için ödediğim bir bedel. Bir daha yansıtmamaya dikkat edeceğim.
C. M. D. : Dengesizliği severim, eğer dengesiz bir ruhum olmasaydı yaratamazdım, konu “git-gel” ler olunca heyecanlandım bir an! İniş çıkışların olmadığı bir hayata inanmam. Bana yansıtıp yansıtmaman önemli değil ancak unutma senin iniş-çıkışlarına karşılık verirsem ya da benim dengesizliğim tutarsa, bu kez iletişim kuramayız. Seni anlamamı bekliyorsun ancak seni anlamıyorum Zişan, anlama olayı her şeyi sonlandırır ve belirsizlik gibi bir nimetten yoksundur.
Z. A. : Anlatabildin. Elimden geleni yapacağım.
C. M. D. : Merhaba; umarım iyisindir, ne zamandır senden haber alamıyorum. Nedir son durumun? Yalnızlığa gark olmuş gibisin. Paylaşımlarını takip ediyorum. Ayrıca son gönderdiğin metin üzerinde oynama yapacağını ve döneceğini söylemiştin. Araya sınavlar falan girdi. Sürekli dalgalanan bir ruhun olduğunu seziyorum! Yaratma gayretinin ne durumda olduğunu öğrenmek istiyorum.
Z. A. : Kendime olan güvenimi kaybettim.
C. M. D. : Bu çok saçma bir söylem, kendine olan güven güç duygusuyla ilintilidir. Küçük bir operasyonla seni geri getirebilirim, nedir konu? “Ruhun Rehabilitesi” şart biliyorsun…
Z. A. : Yarın konuşalım bunları, çıkmam lazım.
C. M. D. : Peki.
Z. A. : Aslında konuşacak bir şey yok. Bu aralar her şey biraz karanlık gibi.
C. M. D. : Peki öyle olsun, karanlık iyidir bunu dert etme!
…
26 Aralık 2012