Şeytanın çatallı dilinin altında ıslanan gerçekler bana tanrıyı gösterebilir mi?
Soruyorum sürünün çobanına, bu kadar fedakarlığa değer mi?
Tanrının papatya falından çıkan hayat beni eline geçirdi. Ne emrettiyse aynen yaptım. Şimdilerde sefil bir sürüngenim. Bu süre zarfında her zevki tadarak, tesadüfün bütün nimetlerinden yararlandım. Sonra, içgüdülerimi yeniden yaşamak için inzivaya çekilmeye karar verdim. Düşündüğüm tek bir şey vardı: “Şans her şeyimdi bir zamanlar!” “Ama şimdi değil!”
İşte benliğim, ah karanlık iradem! Kanlı sularda yüzüyor. Olasılığın dehlizlerinde kaybolurken aşkın acısını bulmama yardım ediyor. En güzel haliyle yepyeni bir aşk yaratıyorum. Kutsal olanı cebimi koyup, yalnız bir adam olmayı arzuluyorum. Sığlığı değil, tanrı olmayı istiyorum.
Sonra… “Hayır, hayat bu kadar kolay olmamalı” diyorum. Sayıklıyorum, bir böcek ya da kaygan bir düşünce gibi…
Kesinlikle cevabımı vermeliyim hayata. İşte tam zamanı; “görünen hayata hayır” düsturunu ruhuma kazıyorum. Kendimi bir halt sanarak sıradanlığın bütün yükünü sırtımdan atıyorum. Her şeyi daha iyi anımsıyorum… İnsan olmamayı, şeytan olmayı… İbadetsiz bir dinin son peygamberi olmaktansa, aşkın koyu sularında kendime tapınıyorum! Umarsızca ve köhnemiş bir şekilde…
İşte benim yolum!
Karanlığın içinden süzülen yalanların eşliğinde “ben” i bulmak…
Dalgalanan cesetlerin şahitliğinde bütün canlılara küfretmek!
Uçtuğumu görebiliyorum! Oralarda “ben” i bulan birileri var mı?
Not: Bu metin, kendine yabancılaşan ve her şeyi kendinden ibaret sayan ahmaklar için yazılmadı. Tarihin tozlu sayfalarında can çekişen ve kendisini başka yerlerde arayan insana ithaf edildi.
Can Murat Demir