Deneyime dayalı görgül düşünen ve yaşayan insan istemese de faydacı davranmak zorundadır. Bir deneyim nesnesini tüketip diğerine geçerken geride bıraktığı nesneyi değersizleştirmek zorundadır. Ancak böylece yeni nesneye, onu da bitirmek üzere yoğunlaşabilir. Görgül düşünenin bu tavrı insan ilişkilerinde ilginç şekiller alacaktır. Bir insanla ilişkisi faydacı duygusunu artık tatmin etmiyorsa onu geride bırakır. Geçip gittiği diğerine yoğunlaşabilmesi için geride bıraktığı insanı hiçleştirmek; bunun içinse ona karşında umursamaz olmak zorundadır.
Buna karşın rasyonelist insan neden, süreç ve sonuca ilişkin ön düşünümler geliştirmek zorundadır. Çünkü onun bir kavrama sahip olması gerekmektedir. Rasyonelist, bir kavrama sahip olmadan eyleyemez. Ama eyleme girişmeden de kavram geliştirmek mümkün değildir. Bu nedenle rasyonelist bir türlü bir eylem geliştiremez ve hedeflerine çok nadiren ulaşabilir.
Peki diyalektikçi ne yapar? Önce bir önkavram geliştirir. Eyleme girişir ve süreç içinde eylemi gerçekleştirirken kavramını da geliştirir. Eylem gerçekleşip süreç tamamlandığında sürecin kavramı da oluşmuştur. Kavram süreci şekillendirirken kendisi de süreç tarafından “damgalanır”.
İnsan ilişkilerinde en uygun kavramı diyalektikçi geliştirir. Görgül düşünen, fayda ve çıkar peşinde insanlardan fayda sağlamaya çalışırken, rasyonelist sürece yabancı kalır. Bunlardan farklı olarak diyalektikçi kavramını bizzat ilişkilendiği insanlardan kazanır. Bu nedenle diyalektikçi diğerini kendisinin diğeri olarak tanımak sorusuna yoğunlaşır. Sonunda kazandığı kavram ilişkilendiği insanın kavramıdır. Bu, karşılıklı tanınmanın da önkoşuludur.
Prof. Dr. Doğan Göçmen