serserilerin bir kavanozdan çektiği
sakız kıvamındaki tırnak boyası kadar
kırmızı bir yok oluştur kader çelimsiz ve içten pazarlıklı
öldürecek veya yaşatacaktır seni
sakin...
bir hiçi becerdim
kırmızı çizgili bir kazağı vardı
öylece yatıyordu
patates çuvalı gibi
ayakları kirli
gözleri kapaksız
iniltisiz ve acısız bir sevişme
sadece altımda yatıyordu
bir hiçi...
gecenin kahpe damarlarından çekiyorum esrarı
en kallavi acının uyduruk saatlerinde
orospuların kaşar kokulu iç çamaşırlarını
unutamıyorum cılız bir adamın şişman çığlıklarını
çocuk oluyorum
çünkü...
...
her öptüğümde rengi değişen havanın ardından
yolculuğum başlıyor
tüysüz ve dikenli bir tarla kuşu misali
aşkımın hasadı gökyüzüne sığmıyor
bana bir şey söyle...
bana bakma sen
ben sana bakarım
en güzel yerinde uyandırırım seni
ağız dolusu aşk türküleriyle yürürüz o ülkeye
kalbinin yanaklarından öperim defalarca
bırakmadan usanmadan...