Gözlerime bakma. Onlar yalancı. Ben git diyorsam gideceksin. Cıvık aşk sözcükleri sarf etme boşuna. Bana zamanında sadece seni seviyorum deseydin. Şimdi gözlerim doğru söylerdi. Sana karşı yalan onlar. Ve şimdi lanet olası hissiyatım yok… İnandırması gerek birinin… Çıkıp gidiyorum bu evden. Oturuyorum bir lokantaya… Neden mi lokanta, bütün paramı lanet olası aşka verdim. Pek bir şey kalmadı, işte bu yüzden lokanta… Elimi kaldırıyorum, garson görüp yanıma gelirken ne hissediyorum biliyor musun?
Sanki orda birini bekliyormuşum da beni görmesi için el kaldırıyormuşum gibi hissediyorum.
Neyse garson geldi, rakı istiyorum. Getiriyor. Buz istememiştim ama getirmiş. Senin bana haber vermeden götürdüğün şeyler için. Habersiz buz getirmiş. Sek içiyorum rakıyı. Daha kolay olur düşüncelerin silinmesi diye. Tekrar çağırıyorum garsonu. İş yaptığından ötürü mutlu bir şekilde geliyor. “Bana yalnızlık getirir misin” diyorum. Gözleri deyim yerindeyse fal taşı gibi açılıyor. Utanmasalar fırlayacaklar. “Efendim, anlamadım!” diyor, kibar bir şekilde. “Yalnızlık istiyorum, bundan önce aşka harcadığım paraya acıdım. Ve şimdi yalnızlık istiyorum” diyorum.. Garson öylece bana bakarken kalkıp gidiyorum. Kalkıp gittim. Neredeyim bilmiyorum. Sanırım bedavaya huzur buldum. Şimdi onunlayım işte. Bundan pişman da değilim. Pişman olduğum tek şey değersiz bir parçaya o kadar sene gözüm gibi bakmamdı. Ah, boş versene. Ben gittim, o bitti. O bittiğinde huzurluyum.
Mine Saka
Ahh sız sanatcılar..nasıl da gızemlı mystıc anlatmıssın..cesurca..hem edebı hem felsefık..belkı bıraz daha ıntım yazmalısın daha bılıncaltı..ok?ı need that..