“Yapay zekâ insanın yerini alabilir mi?” Yapay zeka bir başyapıtın verdiği hazzı verebilir mi?sorunsalı üzerine girizgah ve Berson’un yapıtı üzerine güzelleme girişimi:
İnsan bir terkiptir; bu terkibin içinde sezgi, hassasiyet, içtenlik gibi birçok unsur bir arada işler. Dolayısıyla, bu karmaşık duygu ekonomisinin kodlanması ya da yazılım aracılığıyla yaşam dünyasına taşınması oldukça zor -hatta imkânsızdır.
Murat Menteş’in de belirttiği gibi, “kitap yok olduğunda insan da yok olacaktır.” Yapay olanın doğası ya da “sözde” bilinci, insanın terkibine yabancıdır. İnsanın yarattığı hiçbir varlık, insan idrakinin seviyesine ya da onun duygusal iklimine yaklaşamaz. Bu bağlamda Bergson’un eseri biriciktir, çünkü her yapıt yazarın iç dünyasını yani yazarken duyumsadığı kaygı ve korkuları temsil eder. Yapay zekanın plastik ve akışkan bilincinin tehlikeli mecrasında kaybolmak yerine, dokunabildiğim ve hissedebildiğim bir kitabın özenli, derinlikli dostluğunu tercih ederim.
Durması lazım insanın: Biraz yavaşlayıp, teknolojinin soğuk duyargalarından uzaklaşması gerek. Görmeyi ve hissetmeyi insandan uzaklaştırdığınızda ortada ne kalır ki?
Sorunun cevabını düşünürken, eşsiz bir zamanlama ile Eco, haklı kaygımı onaylar ve kulağıma şöyle fısıldar: “Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu bir dünyada hoş bir görev bu.” Kitapla yaşamanın ve kitaba değer vermenin, estetik ve naif bir varoluşu öncelediğini unutmamalıyız.
Can Murat Demir