Ana SayfaSinemaDistopik Evrenler ve Anti-ütopya: Total Recall

Distopik Evrenler ve Anti-ütopya: Total Recall

Distopik filmler teknolojik gelişmelerin ve küreselleşmenin etkisiyle mekânların tanımını belirleyen fiziksel sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte, benliklerin ve kültürel formların esnek ve eklektik bir yapıya bürünmesi gibi postmodern çağın getirdiği kaygıları yansıtmaktadır. Ayrıca, değer türdeşliğinin çözülmesi, çatışmalı deneyim alanlarının belirginleşmesi ve kimliklerin öngörülemez ve çoklu hale gelişi gibi unsurlar da distopik filmlerde sıklıkla görülen temalar arasındadır. Bu filmler, modern toplumun karmaşık ve belirsiz doğasını ele alarak, insanlığın geleceği üzerine düşündürücü sorular ortaya koymaktadır.

Anti-ütopyacılık, postmodern kuramlar içinde öne çıkan önemli bir söylemdir. Anti-ütopyacılık, tipik olarak, distopyalar aracılığıyla modern toplumun eleştirisi ve geleceğe dair karamsar bir bakış sunar. Bu akım, genellikle insanın teknolojik ve toplumsal gelişmelerle yarattığı potansiyel tehlikeleri vurgulamaktadır. Postmodernizm, modernizmin büyük ölçüde pozitivist ve ilerlemeci anlayışlarına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, anti-ütopyacılık da postmodern düşüncenin bir parçası olarak görülebilir. Anti-ütopyacı eserler, modernizmin idealize ettiği ilerleme ve uygarlık kavramlarını sorgular ve insan doğasının karanlık yönlerini vurgular. Anti-ütopyacılık, genellikle toplumsal düzenin totaliterleşmesi, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması, teknolojinin insan üzerindeki olumsuz etkileri gibi temaları ele alır. Bu eserler, gelecekteki potansiyel tehlikeleri vurgularken, mevcut toplumsal ve politik yapıları eleştirir ve insanın varoluşsal sorunlarını ortaya koyar. Anti-ütopyacılık, postmodern düşüncenin bir parçası olarak, modernizmin ve aydınlanma ideallerinin eleştirisiyle birlikte, alternatif bir gelecek ve toplum vizyonu sunar. Bu bağlamda, anti-ütopyacılık, postmodern kuramlar içinde insanın toplumsal ve bireysel deneyimlerini derinlemesine sorgulamaktadır.

Distopik filmler, genellikle iki farklı evren, sınıf veya coğrafya arasında belirgin karşıtlıklar kurar. Bu karşıtlıklar, sıklıkla toplumsal, ekonomik veya teknolojik farklılıklar üzerinden temsil edilir. Distopik bilim kurgu filmlerinin düşünsel meselesini oluşturan temel karşıtlık, genellikle insan ve teknoloji arasındaki ilişki üzerine odaklanır. Bu karşıtlık, günümüzde giderek bulanıklaşan sınırlarla birlikte, derin bir anlam yüklenir. Distopik filmlerde sıkça görülen karşıtlıklar arasında zengin ve fakir, yönetenler ve yönetilenler, kontrol edenler ve kontrol edilenler gibi toplumsal sınıfların ayrımı bulunur. Bu karşıtlıklar, genellikle distopik dünyanın olumsuz yönlerini vurgularken, mevcut toplumsal yapının eleştirisiyle birlikte insan doğasının karanlık yönlerini de ortaya koyar. Ancak, distopik filmlerde en belirgin karşıtlık insan ve teknoloji arasındaki ayrımdır. İnsanın doğası ve teknolojinin ilerlemesi arasındaki gerilim, distopik dünyanın merkezinde yer alır. Bu gerilim, insanın teknolojiyi nasıl kullanacağı ve kontrol edeceği üzerine derin düşüncelere yol açar. Günümüzde, yapay zekâ, biyoteknoloji ve diğer gelişmiş teknolojilerin hızla ilerlemesi, insan ve teknoloji arasındaki sınırların giderek bulanıklaşmasına yol açar. Bu durum, distopik filmlerin temel meselesini daha da karmaşık hale getirir ve insanın geleceği üzerine derin düşünceler sunar. Sonuç olarak, distopik filmlerdeki karşıtlıkların ve özellikle insan ve teknoloji arasındaki gerilimin ele alınması, modern toplumun karmaşıklığına ve geleceğe dair endişelere ışık tutmaktadır. Bu filmlerde[1], insanın teknolojiyle olan ilişkisini sorgularken, aynı zamanda toplumsal ve politik yapıları (Modern demokrasi, kurumlar, ve akıl) eleştirilirken akabinde insan doğasının karanlık yönlerini ortaya koymaktadır.

“Total Recall” (2012) gelecekte geçen bir distopyada geçmektedir. Filmde, dünya savaş sonrası iki devlet arasında bölünmüş ve yaşanabilir tek yer Mars haline gelmiştir. Ana karakter Douglas Quaid, sıkıcı bir iş ve monoton bir yaşamı olan bir fabrika işçisidir. Kendisine, onu gerçek kimliğinden ve hafızasından uzaklaştıran bir takılan “Rekall” adlı bir hizmeti kullanarak bir macera yaşama hatırlaması implantı yaptırmaya karar verir. Ancak, bu işlem sırasında beklenmedik bir şekilde gerçek bir ajan olduğunu keşfeder ve tüm hayatının aslında bir yanılsama olduğunu öğrenir. Film, insan doğasının özgürlük arayışını ve manipülasyona karşı mücadeleyi ele alır. Teknoloji, insanların gerçeklik algısını ve hafızalarını değiştirebilecek kadar ileri seviyededir. Bu da insan ve makine arasındaki sınırları bulanıklaştırır. Ayrıca, filmde toplumsal adaletsizlik, sınıf ayrımları ve insanların kontrol altında tutulması gibi temalar da işlenir. Douglas Quaid’in gerçek kimliğini ve geçmişini keşfetme süreci, izleyiciyi insan doğasının karmaşıklığı ve teknolojinin gücü üzerine düşündürmektedir.

Sonuç olarak, “Total Recall” filmi, insan ve teknoloji arasındaki gerilimi, sınıf ayrımlarını ve toplumsal manipülasyonu başarılı bir şekilde işleyerek, postmodern distopik temaları yansıtır ve izleyiciyi derin bir düşünceye davet etmektedir.

Can Murat Demir

[1] Örneğin, “Blade Runner” (1982), “The Matrix” (1999), “Children of Men” (2006), “District 9” (2009). “Total Recall” (2012).

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak