Ana SayfaÇ(alıntı)Şair Olarak Düşünür

Şair Olarak Düşünür

Yol ve yük
Basamak ve söz
Tek bir yürüyüşteler.
Durmaksızın yol al
Soru ve elindekiler
O biricik yolunda birleşmişler.

Sabahın ilk ışıkları yavaşça
Dağların üstünden doğduğu zaman…
Dünyanın karanlığı asla ulaşamaz
Varlık’ın Işığına.
Tanrılar için çok geç kalmışızdır artık
Ve çok erken Varlık için. Varlık’ın şiiri,
Ki başlamıştır artık, insandır.
Bir yıldıza doğru. -yalnızca bu.
Düşünmek kendini tek bir düşünceye
Sınırlamaktır, ki o, dünyanın göğünde bir gün
Bir yıldız gibi durur.
Kulübenin dışında, pencereki küçük rüzgar gülü
Toplanan fırtınayı haber verdiğinde…
Düşüncenin cesareti
Varlık’ın iradesinden doğduğunda
Başlar yol almaya kaderin dili.
Nesneler gelir gelmez gözümüzün önüne
Ve kalplerimizde söz için doğduğunda bir kulak
Düşünce gelişir.
Yeter derecede bir iki şey tecrübe edilmiştir
İlmin nesnesi ile öz düşünce
Arasındaki farkta.
Eğer düşünmede yalnızca taraflar değil
Onların da karşıtları varsa
Sonuç daha bir güzel olacaktır.
Yağmur bulutları ile kaplı gökyüzündeki bir aralıktan
Gelen güneş ışığı, kasvetli tepelerin üzerinden
Ansızın süzüldüğünde…
Biz asla düşüncelere gitmeyiz. Düşünceler bize gelir.
İşte bu uygun anıdır söylemin.
Konuşmak bizi içten bir derin düşünce ile tanıştırır.
Böyle bir düşünce ne polemik dolu fikirlerle yürür
Ne de hoşgörülü anlaşmaları hoş görür.
Düşüncenin denizlerdeki yolculuğu şekillenir durur konuların rüzgarında.
Böyle bir birliktelikten birkaç kişi doğabilir belki de,
Düşünce sanatında yolcu olabilecek. Ve onlardan biri, hiç umulmayan,
Usta olacaktır bunda.
Erken saatlerinde bir yaz sabahının
Yalnız bir nergis gizlice çayırlarda çiçeklendiğinde
Ve akçaağacın altında ışıldarken laden..
Basit şeylerin görkemi.
Yalnızca biçimlenmiş imgeler görünümü verir.
Ve şiirde bulunur biçimlenmiş imgeler.
Neşe nasıl akabilir içimizden biz hüzünden kaçmaya çalışırken?
Acı, hiç ummadığımız yerden çıkarır dermanını: kendisinden.
Rüzgar hızla yön değiştirip, kulübenin çatısında gürleyip,
Hava bozmaya başladığında…
Üç tehlike tehdit eder düşünceyi.
İyi ve bu yüzden faydalı olan tehlike,
Şarkısını söyleyen şairin düşünceye yakınlığıdır.
Şeytani ve bu yüzden en kurnaz tehlike, düşüncenin kendisidir.
Kendisine karşı düşünmelidir, ki çok nadiren yapabilir bunu.
Kötü ve bu yüzden de sersemsepelek olan ise felsefe yapmaktır.
Bir yaz günü, kanatlarını kapatıp
Üstüne konduğu çiçekle birlikte
Dağ melteminde sallanıp durduğunda bir kelebek…
Kalbimizin tüm cesareti, düşüncemizi dünyanın sahnesinde
toplayan Varlık’ın ilk çağrısına verdiği yanıtın yankısıdır.
Düşünme eyleminde her şey yalnızlaşır ve yavaşlar.
Sabır yüceliği besler.
Büyük düşünen büyük yanılır.
Bir dağ deresi gecenin sakinliğinde, kayaların arasında
Nasıl dalıp çıktığını anlattığında…
Eskilerin en eskisi takip eder bizi düşüncemizde
Ve yine odur sonunda gelip buluşan bizimle.
Bu yüzdendir ki, düşünce; daha önce olmuş olanı izlediği için,
Hatırlayıştır.
Eski olmak demek, zamanın içinde, o yerde durmak demektir,
Düşünce trenindeki o bir düşüncenin bağlarından kopuk gittiği yerde.
Düşüncenin kökeni ile tanışır tanışmaz
Felsefeyi bırakarak geride
Buluruz kendimizi Varlık’ın düşüncesinde.
Kış geceleri kar fırtınaları koparken kulübede,
Ve bir sabah beyaz örtüsünde yatarken manzara…
Düşüncenin sözleri kendi varlığında susturulabilir yalnızca
Söylenmemiş kalması gerekeni
söyleyemeyecek hale gelince.
Böyle bir acizlik
düşünmeyi karşı karşıya getirir
Kendi meselesiyle.
Söylenmiş olan, asla ve hiçbir dilde söylenen değildir.
Bir düşüncenin, hep ve ansızın olması-
Hangi hayrete düşmüşlük onu ölçebilir ki?
İnek çanı sesleri gelirken
Sürülerin usulca dolaştığı
Vadinin, dağın tepelerinden…
Düşünmenin şiirsel karakteri hala gizli.
Kendini gösterdiği yerde, öteden beri
Yarı-şiirsel bir aklın ütopyası gibidir.
Ama, düşünen şiir gerçekte Varlık’ın topolojisidir.
Bu topoloji Varlık’a gerçek varlığının bulunduğu yeri anlatır.
Akşamın ışıkları bir yerlerde ormana inip,
Ağaç gövdelerini altın rengi ile yıkadığında
Şarkı söylemek ve düşünmek
Şiire komşudurlar, ağaç dalları gibi.
Varlık’tan doğarlar ve onu gerçeğine ulaşırlar.
İlişkileri, bize Hölderlin’in orman ağalarına ezgisini
Düşündürtür;
“Ve birbirlerine bilinmez kalırlar,
Hep böyle yan yana durdukça ağaç gövdeleri”

Ormanlar yayılıyor
Dereler çağıldamakta
Dayanıyor taşlar
Sis dağılmakta
Yaylalar bekleyişte
Pınarlar dolmakta
Rüzgar yerleşiyor
Kutsayarak İlham Perilerini.

Martin Heidegger
Çeviren: Behlül Dündar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak