Ana SayfaKitapHakikatin Ozanı Parmenides: 'Hakikat Akıl ile İdrak Edilir!'

Hakikatin Ozanı Parmenides: ‘Hakikat Akıl ile İdrak Edilir!’

İnsanın Hakikat ile bizzat diyalog halinde olması[1] kadim[2] ve gizil bir fenomendir; Tanrı ya da Hakikat ile ilişki kurma arzusunun mahiyetine bakıldığında bir tarafıyla ahlaki bir tarafıyla da epistemolojik bir kaygı dikkat çeker, zira bahsi geçen “mistik tecrübe” bir yönüyle sistemli bir “dini düşünce”nin kapsama alanına girdiği için insan ruhunu birtakım kurallar bütünüyle tahdit etmek ister. Hülasa Varlık ya da Varoluşun kısmen ya da tamamen çözüldüğü bu süreçte kişi meşrep ve istidatı gereği Varlığa ve Var oluşa dair birtakım tezler –bunlara kozmogoni ya da teogoni diyebiliriz- üretmek durumunda kalır. Bu bir mecburiyettir: Kişi yaşadığı süreci ya yazar ya da dile getirir. Bu durum kaçınılmazdır: Hakikat mefhumu bu süreçlerin sonunda dile gelmelidir: Hakikat ehli, bazen nesir, bazense manzum bir eser telif ederek karşımıza çıkar. Kişisel maharetlerle terkip edilen Hakikat-ler[3], tecrübe eden kişinin zihniden bu dünyaya[4] iner ve hayat bulur. Bu mistik tecrübe dünyaya indiğinde bazen bir dini inancın kendisini bazen de felsefi bir şubenin uğraş sahası haline gelebilir. Bu çalışma alanları türlü türlüdür, bunların her birine kısaca “hakikatin nesneleri” diyebiliriz: Şiir, Resim, Tiyatro, Heykel vs.

Düşünen[5] birey “hakikat nedir” sorunsalından yola çıkar ve o yol hiçbir zaman nihayete ermez. Sorunun cevabı oldukça çeşitli ve oldukça bireyseldir; bu soruların izahı bazen mitolojik öykülerle, bazen felsefi savlarla, bazen gizli sembollerle ya da sayılarla yapılır. Yazının konusunu oluşturan Elea’lı Parmenides (M.Ö. 531-529)[6] bahsi geçen Hakikat yolcularından sadece biri, hatta onu şöyle takdim edersek daha uygun olacaktır: O bir “Hakikat Ozanı.” Ozan tabiri Parmenides’i tam olarak karşılamayabilir, aslında kendisi sadece bir ozan değildir, o ilk metafizikçi, ontolojinin kurucusu olarak felsefe tarihinin önemli figürlerindendir. Aristotales’in diğer Elea’lı filozoflardan ayrı tuttuğu övdüğü Parmenides’i farklı kılan işte bu özellikleriydi? “Parmenides’e kadar bütün felsefi düşünce fiziksel nitelikteydi ve çıkış noktası olarak oluş ve yok oluşun kalıcı zemini problemini, yani köken veya άρχή’yi (arkhe) alıyordu. Parmenides’in Var olan (όν) teorisindeyse, yeni ve orijinal bir çıkış noktasıyla karşılaşıyoruz.”[7] Peki, neydi bu orijinal nokta? Parmenides’in diğer Yunan şair veya filozoflardan farkı kendine ait bir teogoni ve kozmogonisinin olmasıydı.

…zira özdeştir düşünme ile var olma.[8]

Buradan hareketle Parmenides felsefesinin başlıca özelliklerini 3 maddede tasnif edebiliriz:

  1. Varlık (Vücut) vardır, yokluk yoktur.
  2. Varlık (Vücut) tektir, ezeli, bölünemez ve hareketsiz -yani değişmezdir.
  3. Epistemolojik olarak insanda iki cihet bulunur: Duyu ve Akıl[9]. Duyular her daim bir yanılgı içindedir. (Bu iki yetenek insanın iki farklı âleme intikalini sağlar. Biri görünüşler ki tamamen yanılsamadan ibarettir, diğeri de düşünülebilir âlemdir. Düşünülebilen şeyler aynı zamanda Varlığa işaret ettiği için bu kademeye gerçeklik âlemi de denilebilir.)

Yukarıdaki 3 maddeyi izah etmeye çalışalım:

  1. Parmenides’e göre varlıktan yokluk çıkmaz bu önerme başlı başına mantıksızdır yani akli değildir, yokluğu düşünemeyiz ve zihnimizde herhangi bir yer kaplamaz. Ne zihnimizde ne de dış âlemde herhangi bir yer kaplamayan bir şey varlıktan zuhur edemez dolayısıyla yokluk düşünülemediği için hakikat ile ilgili olamaz. Bu bağlamda Parmenides’e göre kesret yani çoklukta mümkün değildir. Çünkü Varlık akli (düşünülebilir) olan ve her daim olandır, doğmamış doğurulmamıştır. Sonuç olarak Parmenides Yunan düşüncesini tesis etmiştir, “Yoktan varlık çıkmaz” düşüncesi ilerleyen dönemlerde Yunan tefekkür tarihinin temel prensibi haline gelir.
  2. Parmenides monist bir filozoftur (‘evreni durduran filozof’ olarak ta bilinir) dolayısıyla devinimi ve sonuçlarını (kesret) reddeder, ona göre varlık bir küre halinde sıkıca sarmalanmış ve sabitlenmiştir; varlıktan yokluk çıkamayacağına göre o hareketsizdir: “Bir’den başka bir şey çıkmaz.” Sonuç olarak varlık bölünemezdir. Çokluk yani kesret Parmenides’te imkânsız hale gelmektedir. Çünkü Bir’den çıkacak şey yine kendisidir -değişim ya da görünüş sadece duyusal verilerin sonucudur yani yanılsama(doksa)’dır.
  3. Parmenides felsefesinde akıl aktif bir roldedir, ampirik bilgi [duyular] yanılsamalara boğulmuştur. Doksalar yani görünüşler âleminin bilgileri güvenilirliğini kaybetmiştir. Örneğin uzakta görünen bir ağaç küçük görünmekte ve ağacın gerçek boyutu hakkında insanı yanlışa sürüklemektedir. Sonuç olarak deneysel bilgi doksadır, sadece akıl süzgeçinden gelen bilgi güvenilirdir.

Parmenides felsefesinin önemli duraklarını 3 temel noktada topladık, belki birkaç noktayı daha eklemekte fayda olacaktır. Bunlardan biri Parmenides’in Herakleitos ile taban tabana zıt görüşte olmasıdır, Herakleitos sürekli bir değişimden bahsetmiştir ve değişimi esas alan bir varlık anlayışı hâkimdir. Bir başka nokta ise Parmdenides’te Varlık, olduğu yere saplanıp kalmış sağduyudan yoksun bir şey gibi durur, bu çok tuhaf bir şekilde kısır ve olduğu yerden ayrılmayan sadece kendisini bilen ve kendisinde olan bir Varlık tasavvurudur. Parmenides, Varlığın ezeli oluşunu bu şekilde izah eder.

Kısraklar taşıyor beni yüreğimin götürdüğü kadar,
eşlik ediyorlar bana, beni tanrısal-olanın çokça
söz getiren yoluna
koyarak ki bu yol taşır bilen kimseleri tüm yurt
boyunca…[10]

Mistik Yazım Prensibi

Parmenides, şiirini ayet formunda dizayn eder, akabinde Tanrıçanın kollarında Hakikati öğrenir ve sesleneceği zümreleri kendi tayin eder: bu gereklidir, her bir gruba sembolik bir dille öğrendiği Hakikati sunar. Burada İslam dini düşüncesinde yer alan ‘avam’ ve ‘havas’ ayrımını hatırlamalıyız. Parmenides, her ne kadar avam ve havas kavramlarını zikretmese de aynı bağlama çıkan söylemiyle bu grupların yerini ve önemini tayin etmiştir. Kendi seviyesini kendisi tayin eden peygamber tebliğinin herkes tarafından anlaşılmasını beklememektedir, ona göre Hakikat ancak havas tarafından yani aklını kullananlar tarafından idrak edilip, yüksek metafizik ancak işin ehli tarafından anlaşılabilirdir. Her mistikte olduğu gibi Parmenides Fragmanlar’da sembolik bir dil kullanır çünkü bilir ki sembol hakikati an da hem gizler hem de ifşa eder. Bu nedenle kimilerine göre yazdıkları manasız ve muğlak olarak görülebilir. O Tanrıçadan aldığı vahyi/bilgiyi tebliğ etmekle görevlidir ve -her peygamber- gibi bunu üstü kapalı bir şekilde yapmak durumundadır. Parmenides’in prensibi şudur: ‘İlahi Bilgi’ belli bir seviyeye göre alınır, seviyelere göre de dağıtılır, anlam kazanır.[11]

“Fragmanlar” Neden Okunmalı?

Ardında sadece -kendisine nispet edilen- Fragmanlar’ı bırakan Parmenides birçok anlamda öncü bir filozof eşsiz bir ozandır. Felsefe yapmanın manzum bir eserle yani şiirle de mümkün olabildiğini ispatlayan Parmenides, şiirin zor ve tehlikeli patikalarında gerçeğin izini sürmeyi bırakmamış hatta kendince bulmuş nadir kişiliklerden biridir. Mistik[12] bir tarafı da barındıran Parmenides felsefesi tuhaf bir şekilde rasyonalizm ile de bağlantılı çalışır. Bu oldukça sıra dışı olmakla birlikte Parmenides felsefesinin zenginliğini de gözler önüne seriyor. İki farklı âlemin[13] varlığından bahseden Parmenides, bunlardan Düşünülebilir olana iman etmiştir. Mistikliği görmezden gelinse de akli olan ile mistik olanı ahenkli şekilde birleştirmiş, Hakikatin Varlık ile ilintisini oldukça makul bir romantik düzlemde okuyucuya sunmayı başarmıştır.

Parmenides genel anlamda Yunan düşüncesinin de temellerini atmış bir filozoftur. Platon’dan Aristotales’e, Descartes’ten Heidegger’e kadar geniş bir yelpazede birçok felsefe adamını etkilemiş ilham vermiştir.[14] Modern felsefe açısından telakki edildiğinde sağduyudan yoksun görünse de Parmenides ‘Varlık’ mefhumunu felsefeye kazandırmış hatta varlık mefhumunun derinlemesine tahkik edilmesinin yollarını açmıştır. Sonuç olarak Parmenides, metafiziğin ve ontolojinin müjdesini vermiş, kendisinden sonraki felsefelere kılavuzluk etmiştir.[15]

Fragmanlar birçok felsefi ekole öncülük etmesinin yanı sıra, Akıl ile Duyu birliğini bozan-parçalayan ve Batı felsefesinin(metafiziğinin) bu bağlamda temellerini atan kurucu bir metin olarak değerini hala korumaktadır.

Can Murat Demir

[1] Mistik ya da peygamberlerin yaşamış olduğu hal ki buna ilahi tebliğ ya da vahiy de diyebiliriz. Kişi madde dünyasından ayrılır ve bir vecd hali yaşar.
[2] İnsanın Tanrıyla münasebetinin ya da onunla ilişik kurmasının tam tarihi belli değildir.
[3] Varlığın ya da varoluşun biricik amacı -yüksek metafizik gerçeklik.
[4] Edebiyat, resim, heykel, tiyatro vs. tüm sanat dalları aslında Hakikatin birer yansıtıcısı izdüşümü gibidir. Sanat aslında tek bir şeye hizmet eder: Hakikat. Felsefeyi burada ayrı tutuyorum zira felsefe tüm sanat dallarını kapsayan bir uğraştır ve biricik gayesi Hakikat’tir.
[5] “Sorgulamak” fiilini hesaba katmalısınız aksi takdirde “düşünce” olduğu yerde debelenir ve sığlaşır, ilerleyemez.
[6] Cemil Sena, Filozoflar Ansiklopedisi, 3. Cilt., s.562, Remzi Kitabevi, İst.
[7] Werner Jaeger, İlk Yunan Filozoflarında Tanrı Düşüncesi, (Çev. Güneş Ayas), İstanbul İthaki Yayınları 2016.
[8] Parmenides Fragmanlar çev. Kaan H. Ökten, Alfa Yayınları, İstanbul:2019.
[9] Sufi terminolojisinde Kalp.
[10] A.g.e.,sy. 55.
[11] Sufizmde Marifet’e ait bir prensiptir bu. Her sufi kendi seviyesinden konuşur ve yazar, dinleyen ya da okuyanlar kendi seviyelerinden feyz alırlar.
[12] Fragmanlar adeta bir miracı konu edinir, Parmenides bir peygamber edasıyla Tanrıçanın kollarında Hakikatin mahiyetini öğrenir ve müşahede eder.
[13] Düşünülebilir ve Görünüşler.
[14] ‘Niçin varlık var da hiçlik yok?’ Heidegger felsefesinin temel sorusu olan bu soru, en kapsamlı, en derin ve en kökensel sorudur.
[15] Descartes ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ [Cogito ergo sum] önermesine Parmenides’ten ilham alarak ulaşmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak