Felsefe[1] bir varoluş yatağıdır: Bir Yuva. -Ana vatan. Her şey bu mecra üzerinden gerçekleşir. İnsan, sanat, psikoloji, bilim, şiir, edebiyat… Hepsi bu Yuvanın izlerini taşır ve bu yuvanın çocuklarıdır. Bu şu demektir: Felsefenin çocukları sayesinde dünyaya veya varoluşa dair bir söz söyleme fırsatı bulabiliriz. Felsefe bu anlamda hem dişil hem de eril bir fizik arz eder. Bir yandan çocuk doğururken diğer yandan onları korur ve gözetir. Felsefenin kalıcılığı ve sonsuzluğu bu özelliğinden kaynaklanır, o hermafrodit bir formdur. Felsefenin bir diğer güçlü yanı ise kimsenin malı olmamasıdır, o ne salt anlamda bilim adamlarına ne de filozoflara aittir. Felsefe erkek düşünce yapısında dişil bir hal alırken, dişil bir düşünce yapısında eril bir hal alabilir. Felsefenin sonsuz beden ve sonsuz düşünceden aldığı güçle bir başka özelliği daha açığa çıkar: -Özgürlüğü.
Felsefe bulunduğu kabın şekline girerken aslında kabın da kendisinden kaynaklandığını bize göstermeye çalışıyor. Düşüncenin çığlık çığlığa galeyana geldiği biricik anavatan burasıdır. Düşünce ufkunun açılımlarında sonsuz terakkinin hazlarında hissettiğimiz o eşsiz mutluluk hissi felsefenin özgür hareket(mükâfat) alanından mütevellittir. Felsefe, düşüncenin hislerle buluştuğu, analizinin yapıldığı, ideolojik formların sabote edildiği, bilmenin ne derecede mümkün olabileceğinin altını çizerken özellikle bir şeyi telkin etmektedir: Güvenmemeyi. Felsefe sizi güvensiz bırakır, siz sunduğu nimetlerin yanı sıra size bir belayı bir saplantıyı musallat eder: Hayaletlere ve gölgelere güvenme, üretilmiş hiçbir şeye bel bağlama. Hepsinin kuyusunu kazmaya hazırlıklı ol ve felsefenin mihengi “sorgulamayı” başucundan eksik etme. Sorgulama (sorunsal oluşturma) silahı sayesinde güvensizlik, güvensizlik sayesinde aktif bir düşünme gücü elde ederiz. İnsanın özerk düşünme mülkiyetini ancak bu sayede elde edebileceğini bilmeliyiz. Felsefenin biricikliği ve mülkiyet kaygısı özerklikle ilintilidir ve bedeller ödemenizi bekler.
Düşünce hali
Düşünce hali -hele ki derin düşünce hali- çılgınlıktır -şoke edicidir. Sizi sonsuzluğun çeperlerine savurur, nesneye yabancı kılar, bir işleyişi bir hengâmesi kısaca bir devinimi vardır, aradığınızı anlık da olsa hissettirir ama aşikâr kılmaz zira aşikâr kılmak(şeylerin ardındakini görmek) sancılı ve acı dolu bir hayatı önceler. Aradığını bulamayan ve ısrarla devam ettiren kişi aynı zamanda tehlikelidir. Bedel ödeme kadim bir gelenekten beslenir. Tehlikeli olan kadim olanla uğraşır. Bu böyle sürüp gider. Kadim olanın içinde tuzaklanır ölüm de yaşam da. Bedel her ikisi içinde geçerlidir. Düşünme faaliyetinin talihsiz tarafı: Umduğunu bulamamak. Bu derin bir iç çöküşün habercisidir. Felsefenin kaderinde olan bu felaket aslında düşün yolculuğunun kendi içinde yankılanan bir refleksiyondur.
Can Murat Demir
[1] Felsefe kavramını “felsefe eyleme”, “felsefi düşünüş”, “derin düşünce hali” anlamında kullandım.