Vejetaryen adlı romanıyla 2016’da “Man Booker” Uluslararası Ödülü’nü alan Han Kang’ın Çocuk Geliyor adlı kitabı oldukça cesur bir dile sahip, gözünü budaktan esirgemiyor. Fazlasıyla gerçekçi ve korkutucu.
“Vicdan, Dünyadaki En Korkunç Şeydir”
Han Kang yaralı bir yurttaş: Bir insanlık yurttaşı. Ama bunların ötesinde, bir işkence mağduru, bir yetim, bir öksüz, bir çocuk savaşçı, bir sendikacı, bir mahpus, bir devrimci, bir militan… Evet, bunların hepsini bünyesinde barındıran bir yazar Han Kang. Ateşler içinde sayıklayan vicdanıyla ölümün buz gibi suratına ateşli bir tokat çarpıyor. “Vicdan nedir, insan nasıl olunur” sorularına yanıt arayan her birey gibi yolu işkenceden ve ölümden geçiyor.
(…)Ruhların bir bedeni yok ki, nasıl gözlerini açıp bize baksınlar. syf.18
Çocuk Geliyor bir belge-sel olma özelliği taşıyor, bir romandan öte kişisel bir biyografi, bir tarihi panorama mahiyetinde. Bir insana dönüş operasyonunu konu edinen metin, Han Kang için insanlık karşısında bir vicdan borcu adeta. Güney Kore, yıl 1980[1], yine bir devlet terörü palazlanıyor. General Chun Doo-hee’nin başında bulunduğu askeri diktatörlük ortalığı kasıp kavuruyor. 1970 ve 80’lerin Türkiye’sinden aşina olduğumuz manzaralar yaşanıyor: İğrenç gözaltı koşulları, toplu katliamlar, işkenceler, tecavüzler ve ölümler… Dikta rejiminin elinde oyuncağa dönen Demokrasi adına yollara dökülen yüzlerce vatandaş devletin sıktığı kurşunla can veriyor, hem de çoluk çocuk demeden… Yazar tüm bu kanlı mücadeleyi bazen birinci tekil, bazen ikinci tekil kişisi olarak bize aktarıyor. 1980’in Mayıs ayında vuku bulan kanlı devlet terörünü tüm gerçekliğiyle cesurca kaleme alan Kang özellikle demokrasi mücadelelerinde en ön cephede çarpışan kadın ve çocuklara özel bir ilgi göstermiş. Özellikle ölüm ve vicdan gibi ağır mefhumların altından kalkmayı başaran çocuklar okuyucuya eşsiz bir kahramanlık örneği sunarken, günümüz dünyasında ekonomik ve politik cenderede sıkışıp kalan bireyin de yolculuğunu çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Çocuk Geliyor buradan bakıldığında sivil itaatsizliğin[2] altında yatan temiz vicdan ve sorumluluk gibi ilkeleri bize tekrar tekrar hatırlatıyor.
Neden Okunmalı?
Tarihin yazılması sancılı bir süreçtir ve içinde birçok acı barındırır, bazen kanlı bir devrimi bazen askeri bir diktatörlüğü bazense büyük bir doğal afeti konu edinir. Bazense tüm olanlara rağmen doğrunun yanında çarpışan ve insan olmanın bedelini ödeyen halk yığınlarının tarihidir bu. Çocuk Geliyor işte bu insan olmanın hakkını vermeye çalışan kahraman insanların öykülerini bir araya getiriyor. Peki, nedir amaç? Yazar her ne kadar bu olayların yaşandığında çocuk yaşta da olsa üzerin düşen misyonu yerine getiriyor ve bu kanlı olayların bir insanlık ayıbı olduğunun altını çiziyor. Kitabı okurken Han Kang’ın hiçbir çekincesi olmadığını hissediyorsunuz, samimiyetle ve isteyerek fedakârlık içinde gelen ölümü kucakladığını görebiliyorsunuz. Bunu yaparken bazen Tanrının varlığını yokluyor bazense et(beden) ve ruh(inanç) dilemmasını salt olarak insan ahlakı açısından tartışmaya açıyor.
Edebi kişiliğini haksızlığın önünde duran insan bedenleri üzerinden çarpıcı bir realizmle tesis ediyor. Edebi tarafının yanı sıra romanın bir de belge olması ayrıca önemli. Çünkü bu özelliğiyle tarihi bir olayı tekrar gün yüzüne çıkararak bu tarz olayların tekrardan yaşanmaması öngörülüyor. Yazarımız bazen spiritüel bazense oldukça materyalist tavırla oluşturulan sahneleri çok iyi kurgulamış. Özellikle romanın giriş bölümünde eylemcilerin bedenlerinin istiflenmesi ve ruhların birbiriyle iletişime geçtiği bölümler oldukça etkileyici. Bir an korku romanı okuduğumu hissetsem de, bir an da ölülerin ailevi yaşantıları oldukça duygusal bir ortama hatta bir trajediye davet etti.
İnsanı İncelemek Zordur
İnsanı irdelemek, onun ne olması gerektiği üzerine kafa yormak ve bunu yaparken insanlığını kaybetmemek önemlidir. Bunu bir edebiyatçının yapması ise çok daha tiyatral ve izlenesidir. Zira yazar, ne bir politikacı ne de askeri bir kişiliktir. Bu açıdan özgür olanla yolları sürekli kesişir. Bu özgürlük telkini ile şekillenmiştir onun kişiliği. Han Kang bu özgürlüğü cesaretle harmanlamış ve insan ruhunun nelere kadir olabileceğini ortaya koymuş: Bir yan da insana kıyan bir yan da insan için ölmeyi göze alan karakterler üzerinden size dünyayı kâh ruhani kâh dünyevi bir perspektifte aktarmayı başarabilmiş.
April Yayınclık ve Nimet Kirşan’a kitabı bana ulaştırdığı ve böylesi bir metinden beni haberdar ettiği için ayrıca teşekkür ediyorum.
[1] Gwangju Ayaklanması veya Gwangju Demokrasi Hareketi. Güney Kore’nin Gwangju kentinde 18-27 Mayıs 1980 tarihleri arasında darbe yönetimine karşı gerçekleşen protesto gösterileridir. Bu süre zarfında, Chun Doo-hwan hükümetine karşı gösteri yapan yerel Jeonnam Üniversitesi öğrencileri hükümet birlikleri tarafından görülmemiş bir şekilde saldırıya uğrayarak dövüldüğünde ve öldürüldüğünde, Gwangju vatandaşları yerel silah ve polis karakollarını basarak silahla direniş gösterdi. https://www.wikizero.com/tr/Gwangju_Ayaklanması
[2] Sivil itaatsizlik, sivil yönetim tarafından uygulanan yasaların özüne uyarak yasalara riayet etmeme, karşı koyma anlamına gelmektedir. Yasaların ya da hükümet politikasının değiştirilmesini hedefleyen, kamuoyu önünde icra edilen(aleni), şiddete dayanmayan, vicdani ancak yasal olmayan politik bir eylemdir. https://www.wikizero.com/tr/Sivil_itaatsizlik
Can Murat Demir