Kapitalizm Dehşeti: Reklamlara Programlanmış İnsanlar
Kuşkusuz modern çağın kronik hastalıklarından biri Kapitalizm. Bu illet’ül mahlûkat aramızda ve köklerini derinlerden insan egosundan alıyor. Her ne kadar farkında olmasak da gündelik hayatta yaşadığımız birçok sorun ve sorunsalın altında bu illet yatıyor. Kapitalizm denen mefhum, insan ilişkileri tarafından bakıldığında bir yozlaşma türü, bu anlamda para ve çıkar uğruna heba edilen milyonlarca insan hayatından besleniyor. Ve ne yazıktır ki biz modern çağda kapitalizmin egemenliğinde çürüyen insansılara “toplum” diyoruz. Sosyal bilimlerdeki tanımına baktığınızda “Kapitalizm”i niteleyen, iş bölümü, kar, organize toplum, uzmanlaşma vs. hepsi işin süsü biberi… Şunu unutmamak gerekli mefhumların tamamı muhtevasını insan ve insan ilişkilerinden alır. Hepimiz “ego”nun zindanlarında kapitalizmin şahitliğinde eriyip gidiyoruz. Ruh-i Mücerret işte bu kurbanlardan sadece biri: Madalyalı bir savaş gazisi. Bir kapitalizm garibanı. Kapitalizmin kucağında büyüttüğü bir katil adayı.
Menteş’in daha önce “Derde Deva Randevu” adlı metinini severek okumuştum hatta buradan kitap ile ilgili eleştiriye ulaşabilirsiniz.
“Ruhi Mücerret” Menteş roman geleneğini bozmayan bir yapıda. Eğlenceli, akıcı ve postmodern bir üsluba sahip. Satırlar arasında gezinirken Kafka, Joyce ve Oğuz Atay etkisini bariz olarak hissedebilirsiniz. Postmodern tarzın en uygun örneklerinden biri. Zaman olarak günümüzü anlatsa da anlatma biçimi olarak “zamansız” “özgün” bir duruşu var. Bu anlamda Afili Filintilar, Onur Ünlü ve Emrah Serbes ile olan yakın ilişkisi Menteş’in romancılığını da etkilemişe benziyor.
Bana sorarsanız “Ruhi Mücerret” modern bir Das Kapital olabilir. Çünkü sayfalar arasında gezindiğinizde alt metinlerde dikkati çeken tek bir şey var: İnsanın çaresizliği, çıkarları ve küçük hesapları karşısında bir robota dönüşmesi. Bir takım insani değerler uğruna hayatını başkaları için yaşayan birçok insan var, belki de okuyucuyu çeken tarafı da bu. Menteş, tragedya ve post yazım tekniğini bu yönde kullanarak modernitenin biricik çocuğu Kapitalizmi alaşağı etmeyi planlamış. Başarmışta. Tebrikler. Her nedense alt metinlerde uzun uzun düşünürken aklıma Dali tabloları geldi. Zamansız ama anlamlı birçok parçanın aslında tek bir bütüne saldırıyor olması gerçeği bana bu duyguyu hissettirdi diyebilirim. “Ruhi Mücerret” tam olarak bunu yapıyor. Cinayet işleme duygusunu, aşk fenomenini sıradanlıktan kotarıp kapitalizm dehşetini insanlığın gözleri önüne seriyor. Bu yönüyle okurken ağlatan, düşünürken güldüren bir tarafı var.
Madde ile Manayı Harmanlamak
Menteş “Ruhi Mücerret” ile doğu batı sentezini sürdürmeye devam ediyor. Hem Batı hem de Doğu edebiyatı literatüründen alıntılarla her bölümü taçlandırmış: Örneğin; bir bölümde Mehmet Akif’ten, Kur’an ayetlerinden alıntı yaparken başka bir bölümde Mary Shelley’den (Frankenstein) alıntı yaparak -senteze girişmiş- aydın-yazar misyonuyla hareket etmiş. Bunu neden yapıyor, çünkü Menteş, gerçek bir aydının hangi köklerden beslenmesi gerektiğini biliyor. Bilahare beynelmilel bir yazarın hangi özellikleri taşıması gerektiğini de idrak etmiş bir edebiyatçı.
Ruhi Mücerret Üzerine Psikolojik Münazara
Romanın başkarakteri Ruhi Bey bir savaş gazisi, zira ona sadece bir gazi demek yanlış olur, o aynı zamanda bir seyyah. Seyyahlığı Türkiye’nin tüm illerine gazi onur konuğu olarak katılmasından geliyor. Nerde bir etkinlik var Ruhi Bey orada. Her yeri gezmiş bu sayede. Menteş Ruhi Bey üzerinden gerçekleştirdiği konuşmalarda psikolojik birtakım ipuçlarını da gözler önüne seriyor: Ruhi Bey sevecen bir savaş kahramanı değil, o fazlasıyla dürüst ve açık sözlü biri. Bunların ötesinde bir savaş sendromu mağduru. Her savaş kahramanında bulunan paranoyaklık onda da mevcut. Bu paranoya ile birlikte içinde biraz öfke birikse de genel itibariyle ne düşündüğünü direkt olarak karşıdakine söyleyen biri. Bu meyanda kendisinin katıldığı bu devlet törenleriyle ilgili “çok gösterişli fakat içten değil” nitelemesini de okurun gözüne sokuyor. 100 yaşında tüm akrabalarını kaybetmiş yalnız bire adam olarak fazlasıyla tedirgin bir ruhu var. Tükenmişlik bir yana kimseye karşı tahammülü de kalmamış. Mezara yakınlığın verdiği bu ruh hali onu bazen çekilmez bir bunak haline getiriyor.
Mücerret Ruhi, Batı müziği dinliyor, camiye gidiyor. Bilinçaltındaki İstiklal Harbi hala bitmemiş, bundan mütevellit tuhaf rüyalara gark oluyor. Aslında Ruhi Bey ölümü yakın her insan gibi davranıp Allahtan ölmeyi diliyor. Bu onu arafta bırakırken, bekleyişin verdiği heyecanla bazen yok edici bir vampire dönüşüp kurbanlarını gözünü kırpmadan öldürebiliyor. Olumsuzluklar kümesi gibi görünen Ruhi Bey’in bize anlatmak istediği bir şey daha var. 100 yaşında da olsa insan, aşkla karşılaştığında ölümle randevusunu unutur ve “evet” der. Ruhi Bey böyle incelikli bir hayta.
Aforizmalara Doyduk: Teşekkürler Efendim
Menteş Derde Deva Randevu’da olduğu gibi felsefeyi yine unutmamış, düşünen ve yazan her birey gibi felsefeyi öncelemiş ve hemen hemen her başlık altında ünlü bir filozofun ya da yazarın sözüne yer vermiş. Bu geçişler çok etkili olmuş, metni felsefeyle yoğurmak sadece filozoflaın işi değil aynı zamanda edebiyatçılarında mesaisidir. Bahsetmeden edemeyeceğim, özellikle Avni Vav bölümünde Cioran’ı okur gibi hissettim, bu güzel duygu içinde ayrıca teşekkür ediyorum Murat Menteş’e.
Bolca Gülmek ve Ağlamak: Tuhaf Bir Duygu
“Ruhi Mücerret” hem güldüren hem de ağlatan bir metin. İnsanların kapitalizm egemenliğindeki çaresiz debelenişlerini görüp üzülebilirsiniz hemen akabinde saçma sapan bir sebepten cinayet işleyen Ruhi Beye gülebilirsiniz. Bu şizofrenik halin daha doğrusu insanların davranışlarındaki bu dengesizliğinin tek bir sebebi var: Kapitalizm kıskacındaki insan cinneti. İnsanların bu çılgın hali trajik evet, ama bir o kadar da manidar. Unutulmamalıdır ki seri katillerin, sosyopatların beslendiği şey çarpık insan ilişkilerinde gizlidir. Bu hususu da not etmek gerekli.
Son Söz: Ekstra
Menteş tam bir laf canbazı. Bir insan sarrafı. Geçmişte Oğuz Atay okumaları yapmış biriyseniz Ruhi Mücerret’i kesinlikle seveceksiniz. Atay Oğuzcuğum gibi konuşturduğu karakterlerin hayal mi yoksa geçek mi sorgulamasını yaptıran bir söz ustası. “Tutunamayanlar”ın içinden türemiş karakterlerle benzeşen birçok psikolojik kod bu romanda dikkat çekiyor.
Post modern romanları okumak zevkli ve bir o kadarda zordur ama Menteş size bunu yapmıyor, zorlamadan, komedi unsurlarını estetik bir biçimde edebi sanatlarla harmanlıyor. Bu bir yetenek; işin özü gülme ile ağlama arasındaki o ince farkı okuyucuya kuvvetli biçimde hissettirmeyi başarıyor. “Ruhi Mücerret”e ait bazı eleştirilerde okuduğum aşk teması bence ikinci planda, buna katılmıyorum, bence Menteş bu romanda salt insan ruhunun toplum ve sistem içindeki çırpınışlarını serimlemeye çalışmış.
Ayrıca sinemaya olan ilgisini de takdir ettiğim bir yazar Menteş: Bazı bölümlerde bilim-kurgu yazım biçiminin sınırlarını oldukça zorlayarak sizleri bir Cronenberg gerilimine sürüklüyor.
Bir eksiklik midir yoksa bir başarı mıdır bilemem ama klasik bir romandan tek bir farkı var Ruhi Micerret’in, uzun uzun yapılan mekân, coğrafya, insan tasvirlerine yer verilmemiş. Bana sorarsanız bu bir eksiklik değil. Kişiden kişiye değişir, tercih sizin.
April Yayıncılığa da teşekkürlerimi sunarken son sözümü burada bitiriyorum: “Ruhi Mücerret” okunası bir sergüzeşt.
Can Murat Demir