Talaz Ana Öldü!

Ölüm haberi, saniyenin milyonda biri kadar bir zamanda modelin tüm sahipleri tarafından duyuldu.

Azler: Ölümü gizlenmeye çalışıldıysa da engel olamadılar. Bundan on bin yıl önce, kibrit kutusu büyüklüğünde bir kütle içerisinde tarif edilemeyecek kadar küçük mü küçük bu ölümün, modelin dengesini sarsacağı söylense güler geçerdik. Ancak bugün her şey değişti! Alışmaktan daha beteri varsa; o da YH ve yandaşları gibi olmaktır! Biz onlara model diyoruz. O, kendi bünyesine daha fazla enerji ve haz katmak adına kurduğu bu modelde yaşananlardan ötürü bitmek bilmeyen bir ölüm döngüsü başlattı ki artık bu duruma alışmak istemiyoruz. Alışmak ölümleri besliyor ve ölümler ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarını ve nefreti körüklüyor. Nefret ise bizi eziyor. Bizler artakalanlarız, modele ait ne varsa azalıyor. Sahip olduğu kütle de eriyor gün geçtikçe. Er ya da geç bu ona yetmeyecek ve bize saldıracak. Bize sahip olmak isteyecek.

Azler, ilk karşılaştığı görevliye bunları anlatırken adeta kendinden geçmişti. Bir tür transa düşmüş denebilirdi onun için. Derken içinde/kendinden bir ses işitti. Öfkeli sesin sahibinin mutlaka ama mutlaka hesap soracağı belliydi.

YH: Seni duyabiliyorum, solucan. Ve görüyorum seni. Dokunabileceğim kadar yakınsın bana. Haddini bil!
Azler: Özür dilerim, sanırım L.C’nin etkisi altındaydım. Affedin ne olur, ben asla size karşı gelenlerden olmadım.
YH: Git ve işini yap, aklının almayacağı işlere bulaşma!
Azler: Ama efendim, Az önce konuşan ben değildim. Bağışl-
YH: Defol!

Azler, farkına varamadı ancak YH anlamıştı. Azler’i konuşturan başka bir güç değildi. Kendi bilincinden sızan bir başkaldırıydı. Azler çok fazla uzaklaşamadı, YH onu tek bir nefesle öldürdü. Solucan diye nitelediği bu zavallı varlıktan bir nefes yoluyla kurtuldu ancak onu asıl endişelendiren şey bedeninde yani modele ait bu kütlede meydana gelen çürümeydi. Azler gibi sadık bir elçinin bile başkaldırıya düşmesi kötüye işaretti.

L.C’nin önderliğinde yapılan kuşatma uzun yıllardır devam ediyordu. İçeriden ciddi bir destek olmaksızın sürüp giden bu kuşatma daha da güçlenmezken, zayıflamadı da. Bu son ölüm ise nefreti taşırmıştı. Talaz Ana, içeriden yapılabilecek en büyük darbeyi gerçekleştirmişti, şuursuzca.

Model, kanserli bir hücre gibi erirken; küçülmeye devam ediyorlardı YH ve diğerleri de. Önce küçük parçalar koptu modelden. Var güçleriyle uzaklaşmak telaşıyla bir başına bırakırlarken YH’yi, milyonlarca yıllık bir pişmanlığın ağırlığı altında amaçsızca uzaklaştılar sistemden.

YH yalnız kaldığını anladığında daha da korunaksızlaştı. L.C ve destekçileri kuşatmayı esnetmediler hiç. Acımadılar. YH ölmüyordu, sadece azalıyordu. Hiç doğmamış olan nasıl ölebilirdi ki? O ancak hiç olmamış olabilirdi. Bir iğne ucu kadar ufalmışken, yanıtını da kendisi verebildiği bir soru düştü YH’nin bilincinden: Neden şimdi? Neden milyonlarcasında değil de önemsiz, sıradan bir kadınla bitiyorum? Yanıt verdi kendisine: Çünkü onları ciddiye almadım. Kanla beslenirken, biriken nefretin beni de vurabileceğini düşünemedim!

YH’nin son hissettiği şey bu soru ve yanıtı oldu; kötülükle ezdiği bu oluş, son damlasıyla azap oldu ve bitirdi kendisini. Karanlık girdap kendi içine çöküp sönmüşken, aydınlanmaya başladı kalanlar. YH’nin kurguladığı sistem bir anda silindi kalanların bilincinden. L.C ve yanındakilerin ışığı daha da bir parladı. Onun gidişiyle ona ait olanlar da bitti. Talaz Ana hiç olmadı, hiç yaşamadı. Yani hiç ölmedi.

Varlık E.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak