Kropotkin, hayal ettiği toplumu diğer anarşistlerden farklı olarak Anarşizm olgusunu daha bilimsel bir hale getirmeye çalışıyordu. Bunu yaparken sentetik felsefeyi yeğleyen Kropotkin anarşizmini kategorize ederken kavramı, mekanik bir dünya görüşü eşliğinde oluşturmaya çalışmıştır. Bunu içine gözlem-deney gibi formel bilimlerin de metotlarını da dahil ede Kropotkin, bunu yaparak hem anarşizmin komünizmle olan farkını ortaya koyuyordu hem de anarşizmin ne kadar mümkün olabileceğini bir yerde ispata girişiyordu.
Baskı ve barbarlık içindeki bir geçmişin mirasıyla oluşturulmuş, ister seçilmiş olsun, ister devralınmış herhangi bir otorite tarafından dayatılmış yasalarla değil, kişiler arası ilişkilerin özgürce başlatılmış ve her an bitirilebilir olan karşılıklı yükümlülükler ve özgürce onaylanmış gelenekler ve alışkanlıklar ile düzenlenmiş olduğu bir toplum hayal ediyoruz.*
Anarşizmin kökleri 18. yy’ ın doğa bilimlerinde yatmaktadır.
Anarşizm, sentetik felsefeyle yakından ilgiliydi. Hatta onun özünü oluşturuyordu. Bu bağlamda anarşizm ne metafizik öğeleri barındırıyordu, ne de diyalektik metodu benimsiyordu. Kendine ait bilimsel bir yöntemle genellemelere-sonuçlara gitmek isteyen bir bilimsel kaygıyı taşıyordu.
Kropotkin 1871 Enternasyoneli‘nin çaresizlik içinde olduğunu düşünüyordu. Çünkü orada anarşist gelenekten farklı olarak sosyalistler, devlet kavramına sıkı sıkıya bağlıydılar. Anarşistlerden farklı olarak devletin varlığının sürmesi gerektiğini ileri sürdüler. Kropotkin’e göre devlet sosyalizmi ya da bilimsel komünizm dedikleri şey, güçsüz bir çıkarımdı. Çünkü ne insanın doğasına ne de hayata saygılıydı. Kısacası aynı söylemelerden yola çıkan anarşizm ve komünizm ikilisi devlet konusunda birbirinden ayrılıyordu.
Kropotkin’e göre devlet, özgür eylemle donatılmış insanın önündeki en büyük engeldi. Tıpkı yasalar, kilise, para, geleneklerde olduğu gibi. Sayılanların hepsi ideal insan formu için bir tehlike arz ediyor. Anarşizm bu engelleri komünizmden daha önce keşfetmişti. Ve özgürlüğün içine bu yüzden devlet öğesini dahil etmedi. Anarşistler enternasyonaldeki Jakoben baskısını iyi değerlendirerek devletin zalimliğini silkinip atmayı başarmıştı.
Kropotkin’in kendisine de itiraf ettiği gibi anarşizm ve komünizm bir yönüyle ayrılsalar da aynı damardan beslenen ve hatta birbirini tamamlayan iki disiplindir. Ancak devletin varlığı konusunda ayrı bir kutbu oluşturan anarşistler radikal olarak ne devletin varlığını ne de onun müdahalesini ister. Kropotkin’e göre komünist düzen kendisine çeki düzen vermeli ve bu sezarist tavrı bir an önce terk etmelidir. Çünkü komünizmin egemen kaygılarından biri olan bilinçli-eylemci insan ancak bu sayede yetişebilir ve kendisini temsil edebilirdi. Anarşizm, bu açıdan ne burjuvazicidir ne de napolyoncudur. Kropotkin, bu ikisini bilimsel sosyalizmin bir hastalığı olarak vurgulamıştır. İspat olarak iş araçlarının merkezileştirilmesi sonucu ortaya çıkan temsili-jakoben totaliter devlet mekanizmasını gösterir. Kropotkin, bu zafiyetin nihayetinde askeri despotizme çıkacağını öne sürer. Kısaca devlet ile ne devrim ne de gelecek mümkündür. O sadece özgür insanın önünde duran bir barikattır. Bu yüzden 15. ve 16. yy Avrupa devlet örgütlenmesi bir kölelik düzeniydi.
Anarşizm bir ütopya değildi.
Kullandığı dil ve yöntemle her ne kadar komünizme benzese de, aslında öngördüğü sonuçlar bakımından büyük bir fark sergiliyordu. Taş devrinden bu yana insanın gelişim şemasıyla, tarihi açıklamaya çalışan bilimsel anarşizm, gerek otorite eleştirisiyle gerekse insanın ilerici hareket analiziyle komünizmden ayrılarak daha gerçekçi ve bu hayat ait bir görünüm sergilemiştir. Kropotkin’den önce Godwin, Proudhon, Stirner ve hatta Rousseau’ya uzanan yelpazesiyle anarşizm, ayrıntılı bir felsefeyle çözümlemeler yapmış ve hayatın genel seyredişinin özgürlük ve insan üzerinden gerçekleşeceğini savunmuş bir disiplindir.
Yasalardan dine devletten geleneklere kadar toplumsal yaratımların kökünde esareti gören anarşizm buna çözüm olarak özgür bireyin tarih sahnesine çıkmasını müjdelemiştir. Her ne kadar komünizmle birlikte anılsa da aslında büyük bir farkla ayrılan anarşizm felsefesi aslı itibariyle daha özgürlüçü ve bu hayata daha yakın duruşuyla dikkat çekmektedir.
Can Murat Demir
* Kropotkin, Anarşizm, Başlangıcı, İdeali ve Felsefesi