Sanat nedir? Bu sorunun yanıtını insandan başka hiçbir yerde bulamayız. Çünkü sanat insanın kendinden uzaklaşıp, tamamıyla nesnelleştiği (hiçleştiği) diğer bir deyişle eşyaya yabancılaştığı bir süreci ifade eder. Bu süreçte insan tamamıyla gövdesini yadsıyarak tüm arzularından sıyrılır ve aslında tüm iradesinin dışında olan asıl tözüne döner.
Artık o aynı değildir; bir sanat eserini yaratırken kısıtlı ve hastalıklı insan tanımını pek kabullenemez; o dehadır, ya da sanatçıdır. Bu anlamda yabancılaşma ve sıyrılma, sanatın asıl amacı olup, aslında onun bir ruh transferi-değişimi olduğunun en büyük kanıtıdır. Sanat bu yönüyle, bireysel sıkıntıdan ve arzulardan bir anlığına kurtuluş ve kişinin her türlü etkiden uzak hareket alanını da ihtiva eder. Bu hareket alanı özgürlüktür belki de ne dersiniz!..
Evet, bir kurtuluştu sanat, gerçek diye adlandırılan bu dünyadan ve onun değerlerinden. Bir soyutlanmayı kapsıyordu ve tabiî ki bir yadsımayı. Bilinçsizlik ve akılsızlık içinde savrulan ruhun bir anlığına acıdan azade edilmesini müjdeliyordu. En sade ve en doğal amacı buydu; dünyanın bir acı yumağı olduğu gerçeğini unutmak isteyen kişinin hayıflanması ve bu insani safsatadan, yalandan hoşnut olmamasıydı. Sanat, acıdan kaçışı simgeliyordu, acı imparatorluğundan kaçışı…
Çünkü dünya kişisel yorumların gölgesinde kendi özünü yansıtamıyordu ve bunu yansıtmak da dehanın ya da sanatçının işiydi.
Can Murat Demir