Ana SayfaDenemeFrankenstein Felsefesine Giriş

Frankenstein Felsefesine Giriş

Dr. Frankenstein bir yaşam mucidi olarak doğdu. Hayatının geri kalanını ise mezarlıklarda geçirdi çünkü ona göre mezarlıklar ölümün değil yaşamın merkeziydi. Her organ her canlı onun ellerinde hayat buluyordu. İşte size yalnız bir adamın öyküsü, işte size kısaca yaşamın felsefesi…

Yaptıkların yüzünden cehennemde yanacaksın! Roderick Turpin

Ölümün felsefesini yapmak

Frankenstein ölümü yenen nadir insanlardandır. Bu yönüyle ardında birçok gizem bıraktı diyebiliriz. Bunlardan bir kaçı “ölüm nedir” sorusu üzerine yoğunlaşırken diğer sorular sadece yaşayanlara bedduaydı. Cerrahlığının yanı sıra onun en büyük başarısı ölümün hayata karşı kazandığı zaferde filizleniyordu. Buradan erken bir sonuca bağlarsak Frankenstein, ölüm gibi korkulan bir metafordan bir mucize yaratarak onun aslında bir yokoluş olmadığını müjdelemişti.

Çığır açmak kolay değildi. Özgürlük ve yaratıcılık gerektiriyordu.

Evet bu yüzden ona yaşam mucidi demeyi uygun buldum. Çünkü o aynı zamanda modern bilimin öncüsü, harika bir filozoftu. Asla bir mezar hırsızı olmadı benim gözümde, Homunculus‘a hayat verirken aslında tüm insanlığın atar damarlarına neşter vurmak istedi. Çünkü insanlık ona göre fazla sıradandı ve ödlekti. O ise akan kana, atan kalbe aşıktı. Her nefes ona ilham veriyordu. İşte onun felsefesinin mihenk taşlarından biride buydu: HAYAT

Ucubelerin diyarına hoş geldiniz!

Onun yaşamı diğer insanlara göre acayipti ama o bunu umursamıyordu. Kısaca tanrı olmanın yolunda ilerliyordu. Dokunduğu her şey hayata dönüyor, tek başına bir kalbi küçük bir voltajla atar hale getirebiliyordu. Ucubeler ona çok şey borçluydu. O tüm mezar kaçkınlarının ve eksik yaratılmışların babasıydı. Bu yüzden kimseyi laboratuvarına almak istemezdi. Çünkü orası sadece bir laboratuvar değil bir çalıntı organlar müzesiydi.

Frankenstein bir deliydi. Bu vasıf her yaratıcı ruhta bulunuyordu

Beyninden geçenlerin hesabını yapmak çılgınlıktı. Frankenstein bu anlamda bir illüzyonistten farklıydı. Ne bir şizofrendi ne de hayalperest! O sadece ölüme hükmetmenin peşindeydi.

Sona doğru yaklaşırken

İlk çocuğunu yaratırken aklında tek bir şey vardı; Tanrı’nın gazabı. Acaba Tanrı ne derdi bu işe? Bunu düşünmüyordu bile. Ama unuttuğu bir şey vardı: İnsanlık tanrının işlerini her zaman üstlenmiştir. Bu kez de böyle oldu. Dr. Frankenstein yakılıp yok edilmeliydi. İnsan türünün biricik kurtuluşu böylece tarihe gömülüyordu. Tanrının adamları her yerdeydi.

Evet, o insanlık için bir tehditti. Her ne kadar özgür bir adam olsa da sıradanlık etrafını sarmıştı. Laboratuvarında doğmuştu, laboratuvarında öldü. Hepsi bu…

Can Murat Demir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

buraya bak