saçlarından dökülen ışıltıları topladım bir bir,
heybemdedir hepsi.
merhaba diyemediğim bir yansımanın adısın.
şimdi ne desen hoşçakaldır,
içimin en yakın yalnızlığında…
sen yürüdün ,
arkanda bıraktığın fırtınadan habersiz.
sayısız sokakların renklerinde,
suretinle mutlu olunuyor kimsesiz.
merhaba diyebilseydim eğer;
duyulanların ve görülenlerin ötesinde
sonsuza yayılımını anlatırdım gezegenimde.
ve anlamaya çalıştığım etki alanın
teninde dalgalanan ışıltılar,
esmer bir akşam serinliğinde…
baharların küskünlüğü anlaşılır, kokundan
hele bir de dokunursa rüzgar saçlarına
mevsim apansız değişir, korkarak varlığından.
sonra çocuk olur sesin,
sonra umut olur…
dünden tanıdık yarına merhaba olur.
sonra sen olursun tarifsiz şarkılarda…
yürek sesi, gönül sözü yetmez
bir fikrin dile gelmeyen duygusu olursun.
en çok sen olursun ama
inanmadığın günün merhabasında.
beden sokulurken ay ışığına,
teninle dansı başlar ışıkların.
merhaba diyebilseydim eğer;
ışık olurdum sana açılan yollarda!
rüzgar diyordum, rüzgar!
neden zamansız salındığı anlaşıldı seni gördüğümde.
geçen onca zamanın sahibiymişsin.
gökyüzünden arta kalan bir bakışta
ilişince gözbebeğine,
tarifsiz başkalıkta bir sema daha açılır,
görülmeyen pencerelerde…
akşamdan sabaha yenilenen,
sabahtan akşama yinelenen onca telaş
anlam sarmalında ıssız kalır sensiz.
şehrime ait çiçekler,
sarhoş muhabbetlerinde en güzel küfürler…
kaldırımlar gelip geçenlerden uzak yalnızlıklarında
bir seni sayıklarken yakalanırlar her defasında.
çocuk gülüşlerinde başka umutlarda sen!
oturduğun kaldırım taşıydı o gün tebessüm eden.
sanki bana inat
ve bilir gibi içimde seninle dolu aynalar…
merhaba diyebilseydim eğer;
saçlarından öperdim tek tek…
ve sorabilseydim adını,
uzağına gidemeyecek kadar yalnızlığımdan kaçıp.
ne çok sen, şehrin kalabalığı,
kuşların unutulan isimleri.
parklarında kaçamak öpüşleri,
ellerin kadar uzak iklimler görmedim
bilinmeyen mevsim adlarında.
sana anlatmakta vardı ama,
şimdilerde her şeye anlatıyorum seni
merhaba diyemediğim gerçeği…
içimdeki umutlara yoldaş
beyaz giyiyorum bazen.
merhaba diyebilseydim eğer;
anlatırdım siyahın gerçekliğini…
şehir, ne yapacağını bilmediği anlarda
takılı kalıyor mevsim sancılarına
adına yaz deniyor
güneşin çizdiği harflerin sıcak telaşına.
ve biliyorum ki, sonbahar rüzgarları da
saçların için gelecekler diğerleri gibi.
merhaba diyebilseydim sana
rüzgar olurdum saçlarında…
dedim ya;
saçlarından dökülen ışıltıları topladım bir bir,
heybemdedir hepsi.
merhaba diyemediğim bir yansımanın adısın.
şimdi ne desen hoşçakaldır,
içimin en yakın yalnızlığında…
Serdar Bayraktar