İlk bakışta yalnızca sessizlikten ibaret gibi görünen bir duruşun dillenişini sözcüklerle betimlemek çok zor. Tıpkı gerçek bir delinin bu durumdan bihaber olması gibi… Susmanın dili, bir yalnızlık şarkısı ya da çok yönlü bir yaşayışın seslenişi değildir. Toplum ve kalabalıklar kaygısında diğerleri olarak ses bulanlar, kötülük yağmuruyla yıkanmalıdırlar. Duymak istedikleri ve yaşamak istediklerini verdiğiniz, eleştirmediğiniz sürece doğrudur onlar için, aldığınız nefesleriniz.
Körlere görmeyi, sağırlara duymayı öğretecek kelimeleriniz, harfleriniz, görüntüleriniz onların kör ya da sağır oluşlarını değiştirmez. Yaşam, bu tip durumları ayırt etmez. O, hissedebilenin dolu dolu yaşamayı arzulayanlarındır her zaman.
Susmanın dili, onu anlamayanlar için değil, aksine daha çok anladığını düşünenler içindir. Her şeyin, herkese aynı renklerle görünmesini hayal etmek bencillik değil içsel bir umuttur. Nedeni, aynı değerlere ait nefeslerin farklı kültürlerce alınıp verilebilmesidir. Olaylar karşısında” neden” leri ve “ne için” leri soramayan, etki alanlarını ve doğruluklarını mantıksal denklemler ile kıyaslayamayan fikir sahipleri, oldukları yerden kime baksalar diğerlerini zavallı ve aciz göreceklerdir.
Susmanın dili, en bilindik anlarda işe yarar. Çünkü herkesin her şeyi bildiği noktalarda, gerçek ve en doğru nokta O’dur…
Henüz anlamadığımız ama biran önce eleştirmek istediğimiz her şey, tabii ki bizden kötü olacaktır. Haklılık kaygısı bu hissi yaşatmaz ise gerçek düşman olarak karşına çıkacaktır. Nedensiz haklı olma isteği en büyük zahmetlere gebedir. Kendi yaşamsal süzgecinin ve doğru algılanmamış tüm anların nedensiz hep yanı başında durur, diğer seslere inat. Susmanın dili, hayata, yaşamsal değerlere, iklimlere ve sayılamayacak türlü varlığa yani bu dünyanın maddesel ya da ruhani boyutta gerçek sahiplerine yapılan bir duruş değildir.
Hiç hakkı olmadığı halde haksızlıkları işaret ettiğini sanarak, haksızlıklarda yaşayan, gösterdiği parmağın bir, kendini gösterenlerin ise çoğunlukta olduğunu unutarak yaşayan. Saygı sözcüğünün, yalnızca bazı harflerin rastlantısal olarak bir araya geldiğini düşünen bedenlerin yaşamsal alanları işgal edişleri içindir ‘Susmanın dili’. Susmanın dili ne gerçek bir dost; ne de gerçek bir dosta sesleniştir…
Nietzsche’ nin de dediği gibi:
Deliliğini topluma kabul ettirene dahi derler.” Ben ettiremedim, tımarhanedeyim” güldüler. “Aklın fazlası cehennem” dedim, güldüler. Her çocuk Tanrı’nın gönderdiği bir peygamberdir. Ve unuturuz büyüyünce peygamber olduğumuzu, gider bir öğretmen oluruz, işçi, mühendis, memur dedim, güldüler. Şehir cereyanına bağladılar beni, güldüler…
Susmanın dili, gerçek bir anlayışın sesidir. Her zaman herkesin inandığınca hakkını almasına müsaade eder. Çünkü alınanların da geriye kalanlarında gerçek sahibinin kendisi olduğunu bilir.
Serdar Bayraktar