tam da bugün, dünün yarınıyken
selamlaştık gün ile.
gözlerimizi kapatıp tüm dinginliğimizle beklediğimiz o rüzgar
bin yıllardır ziyaretçisidir mevsimlerin, iklimlerin, türlü beşeriyetin.
belki de dokunuşları bu yüzden anlamlıdır, bu yüzden güzel…
o, tanık olmuştur. dünün bitmeyen dünlerine…
dünün aşkları, savaşları, yoksullukları ve sonsuz varlıkları.
kimyası bilinmeyen gözyaşları…
tanıktır o
dünün çocuklarına , anne ve babalarına…
tanıktır, beklemiştir gelecek yarını ve sabretmiştir gördüklerine.
nasılsa o rüzgar esecektir…
zamana takılan gözler, akıldan uzak
aklın gizinde zaman seslerden uzak.
yürek, yarına heveslidir hep yarına saklanır umutlar.
çünkü dünden medet bugün, yarına muhtaç…
bugün değil midir yarına dün?
ki çabası, telaşı bedende ruh!
herkesin yaşadığı kimsesizlik
ne düne ne de bugüne sığmaz iken
sormaz iken asıl sahibini
anlatılanlar, her kulakta aynı çınlamaz iken
kimini göz yaşına boğan haller
kiminin kılını kıpırdatmaz iken
bugün değil midir yarına dün?
kollarını iki yana açıp kucakladığın gökyüzü,
yalnızca senin değil midir?
nefes nefes yaşıyoruz. ince bir sızıyla hissedip
yürekte saklıyoruz…
ey zaman!
sığmadın güne verilen isimlere
baş edemedin fakat
hissedildi zamansızlığın.
yaşamaya, yaşatmaya yetecek anlarımız var
ve bizden başka herkesi mest edecek.
tam da bugün, dünün yarınıyken
dün olmadan sahip çıkılmalı inanılanlara…
ve bilinmeli,
yaşamak, ölmek yalnızca bir nefes…
Serdar Bayraktar
Çok etkileyici bi yazı olmuş, yüreğinize sağlık.