Bir Tanrı,
Bir Sen..
Yalnızlıklar kumpanyası.
Gökyüzü mavi, biz griydik.
Aşkın toz pembe, ihanetin kan kırmızı,
Gidişin ceset laciverti.
Gökyüzü kana bulandı şimdi, Tanrı merhametini çekti üzerimizden,
Mahalle abilerinin raconlarına ters düştük.
Al nefesini koy onun nefesine, kalpleriniz dursun ve ölün şehvetten,
Odanızdan göz kırpıyor kadınların inlemeleri.
Sigaramı içerken izliyorum sizi,
Ellerin, nasılda yakışıyor ihanetine.
Yalnızlığa gidiyor o yol, sana ters..
“Saçların” diyorum nasıl da yorulmuş.
Kimlerle sevişirken yoruldular, ne kadarı ayrıldı senden.
Kaç kere hayatını izledin tavandan,
Kaç kere gözyaşlarında boğularak uyandın güne,
Kaç kere amaçsızca saatlerce hayallerine yürüdün.
Mübalağa etmiyorum, her gün yaşıyorum.
Eksiksiz, sessiz arada bir nefessiz.
Damarlarım çekiliyor,ölüm geliyor,sen geliyorsun.
Soğuk bir duş, ve toparlanıp gidiyorsunuz.
Ya ölüm ya sen,
Ha sen ha ölüm,
Hanginiz sonum olacak?
Yine varsın, yarın yok.
Ölüm gibisin, hatırlayana özel.
Düzenbazlığını, şarlatanlığını ben affettim.
Bende oyalanma, hayata git.
Ne de olsa şimdi varsın, ötesi ölüm.
Şimdi kim seni neresinde yaşıyor bilmiyorum.
Ben, ben seni, parmak uçlarımda yaşattım,yaşatıyorum.
Sen parmak uçlarımdaydın, parmak uçlarımda sen.
Ölüm var, sen yoksun.
Olsun, bizi de kapatırlar bir kapalı kutuya.
Şanslıysak aynı kutuya, belki denk geliriz aynı kuytuda.
Parmaklarımız birbirmizin vücuduna değer.
Değdiği an nefret olur yağarız başkalarının topraklarına.
Sen,nefret gibi yağ şimdi kadınına.
Ben, yalın ayak basayım topraklara.
Ve bizi gelecekte hatırlamasınlar,bilmesinler.
İhanetlerin, sahteliğin, kandırılmışlığın hikayesini duymasınlar.
Kahve içerken,uyurken belki sevişirken, aç karnına savaşırken hatırlarına düşelim.
Gel biz seninle, kül olup çekip gidelim.
Siyah-Beyaz yaşayalım,
Diğer renkler ihanet olur.
Ellerin gelir aklıma, cinayet olur.
Mine Saka