Küfür gibi terk ettin. Karakterine yakıştı sevgilim. Kimse senin kadar ana avrat düz gidemezdi. Benden sonraki durakların kimler acaba? Kiminle kan kırmızı gecelerin ardından, bembeyaz sabaha kalkacaksın? Peki, ben kime anlatacağım yokluğunu? Düpedüz soygun senin bu yaptığın. Kendini benden bir anda alıp gitmen hiç adamlığa sığar mıydı? Neden her şey gidiyor? Evren bana oyun mu oynuyor yoksa ben mi beceriksizim? Sarhoş olmadan bir günüm geçmiyorsa bu benim değil senin suçun. Yokluğunu kana kana içiyorum işte. Ben yokluğunla kafayı buluyorum, dünya benimle. Sahi, hangi kadının gecesi olacaksın bugün?
…
Bugün de sarhoşum. Bugün de aşığım sana. Yarında sarhoş ve aşık olacağım. Sonraki günde… Bir bira, bir bira daha.. Sonra bir tane daha… Ve gecenin körüyle aldatıyorum seni. Tüm yıldızlarını seriyor önüme gece. Her yer parıldıyor. Yine de eksikliğini hissediyorum çocuk. Gel bak, elini kalbimi koy. Gözlerini gözlerime dik. İşte gökyüzüm burada. Okuduğum kitaplardaki kelimeler, müziklerimdeki notalar tam karşımda. O içine daldığın okyanusta boğul istiyorum. Ben yokken alabildiğin nefese muhtaç kal. Bu sefer ağlamayacağım çocuk. Seni vücudumdan atmayı başarıyorum. Çoğu zaman kırmızı renkte çıkıyorsun içimden. Sahi, sadece bana mı kan kırmızı senin rengin?
…
Aylardan Aralık… Sana yalın ayak yağan kar, bana ılık ılık yağıyor. Üstelik su bardağında içiyorum kahvemi. Ellerim dahada bir ısınıyor. İki gün dinleyip üçüncü gün sıkıldığım plak gibisin şimdilerde. Varlığın cenaze, yokluğun cadılar bayramı gibi. Eksiksiz tamamlanıyorum yavaş yavaş. Okyanusuna koşuyorsun şimdi, ağır ağır akıyor kanım. Yattığın yatak, kahve içtiğin o bardak kan kırmızı şimdi. Sahi, Tanrı kana bulanmış bir adamı yanına alır mı?
Mine Saka
12.12.13
02.30