işgal ettiğim bu beden gereksiz bir sızı içinde
çarpık organların kusursuz cinayetleri
güneşten kaçan bir hayvanın vahşiliğinde
yıldızların ağıtlarını yazdım
yüzyılların üstüne
onursuz mevsimleri geride bırakarak
ortak oldum
kralların üzüntüsüne
kitaplar rüzgârın somurtkanlığıyla yazılmıştı
harabelerse teslimdi tanrılara
ve kadınlar
büyülü kadınların elleriyle
ormanda saklanmıştı
gölgeler
bulutlara savaş açan bir ruh
nehrin üzerine saldırmıştı
ağaçlardan kopardığı zehirli meyvelerle
kendisini zehirleyerek
ruhumun yatağına sızdı
hala dans ediyor ruhlar
bir kara kapının aralığından
görüyorum
ölümün mızrağını
ağlayan küçük çocukları
serinliyorum şimdilerde
alacakaranlık kızıllık
avuçlarımıza bırakıldığında
ölümün ıssız vadisinde
gezinmeye başlıyorum
kutsal yağmurlar
avuçlarımıza yağıyor
bıçağımın suyuna katılan insan kanı kadar
bizi tanıyor ve biliyor
her yana haberci salan bir kral vardı
acısını arayan bir adam
bir savaşçı
sadece arıyor
hastalığına ilacı
dehşete kapılan bir kadındı doğa
makyajsız bir acı gibi
sürünürken ormanda
yabancı bir ruhun içine girdi sanki
yalnız bir adam yürüyor
gözden düşen ıssız patikada
yaşlı bir kayanın sohbetine soyunuyor
bir küçük hayale oturup
âşık olduğu dişiyi çağırıyor
kuzgun cesetlerin başında nöbette
imzası yıldırımları çağırıyor
tanrılar hırçınlaşıyor
ve ateş ruhumu eritiyor
kadim bir inancın gölgesinde
Can Murat Demir