Müzik; insan ruhuna yeni bir şeyler üfleyen onu şekilden şekle sokan ve sonra ona bir hiç olduğunu fısıldayan bir fenomendir.
Müzik dinleriz, çünkü müzik bir anlamda insanın özgürleştiği ya da hiçleştiği tüm metafizik hallerini müjdeler. Bizi tek başımıza bırakır ve sonsuz melodilerin eşliğinde sürükler. Bunu yaparken acımasızdır, aşkı, yalnızlığı, dünyayı, ölümü, karanlığı, sevgiyi, nefreti en pür haliyle bize yaşatır. Bunu severiz ve her defasında istemekten bıkmayız. Çünkü içeride hem bir acıya meyilik hem de bu acıdan kurtulma heyecanını yaşarız. Aslında bu mükemmel bir çelişkidir ve müzik bu kanallardan, çelişkilerden beslenir. Bunu yaparken bizi daha da fazla kendisine âşık eder. İşte müzik için bahsedilen anlamsızlık ve hiçlik onun bu tavrından ileri gelmektedir.
Evet, görece duygusuzdur müzik, eğer ki böyle olmasaydı özgür olamazdı ve bize istediğimiz her şeyi yaşatamazdı. Bu eşsiz özgürlük onun hiçbir kalıba sığmamasından gelir ve tabiî ki bizi de buna zorlamamasından. Tarihsiz ve tarifsiz bir duyguyla gelişen bir fenomendir sözsüz müzik, o tüm gücünü melodilerin ve notaların eşsiz birlikteliğinden alarak bizi yeniden ve her defasında daha mükemmele yakın bir şekilde yaratmanın gayesindedir. Sözlerin notalara, duyguların melodilere dönüştüğü tek mecra olarak sözsüz müzik, hayatın içinde ki tüm var oluş mücadelelerine dokunur ve kendince yaşatır.
Müzik; düşündüren ve uzaklara daldıran bir sevgilidir ama kimi zaman da insanlığa kıyma isteğini uyandıran bir şeytan…
Neden sözsüz müzik?
Ya da neden enstrümantal müzik daha özgür ve duygusuzdur? Diğer müzik türleri arasında belki de en etkili ve aristokrat yere sahip olan bu müzik türü (senfoni) gücünü zamandan ve tarihten değil kendi içinde barındırdığı özgünlüğünden ve kendine has deviniminden alır. Çünkü şekilsizdir, her kişi de farklı bir yorum bulur, tüm duyguların yakalandığı ve bu duyguların insana göre seçildiği bir canavardır o. Değişime ve dönüşüme açık fiziğiyle dinleyicilere tüm tatları verebilen bir müzik türüdür.
Müzik; karanlık koridorlara giren cesur insanların işidir, bu karanlıkta müzik yol gösterici olabilir, işte müzik bu yolda sana yoldaşlık eder. Tek tek tüm duyguların sayıldığı ve bunların hapsedildiği bir hapishanedir. Kanında ki asillikle yüceleşen bir üslubu ve etkileyiciliği vardır. Duyguların aritmetiğini yaparken ruhun tüm hallerini içine alan bir atmosfer yaratır bizim için. Bu işlev sadece insan içindir.
Birçok yazarın ve filozofun oltasına takılan müzik olgusu, antik yunandan tutun tüm felsefi literatürde kendini tanımlamaya çalışmıştır. Kimileri ona ruh temizleyici, kimileri ona doğanın taklidi dedi ama o bundan hiç etkilenmedi ve yaşadı. Hayatımıza kattıklarıyla ve yansıttıklarıyla eksiksiz bir dosttu ve aynı zamanda bazen ezeli bir düşman gibi davrandı bize. Dış olayların etkisini küçümsememek kaydıyla, içsel olanların vücut bulmasıyla ilgiliydi, düşündürür, acıtır, ağlatır, sevindirir, hüzünlendirir bunların hepsini sadece tek şeyin içinde yani müzikte bulabiliriz.
Müzik; insan çığlıklarının habercisidir ne zaman kesileceği ve ne zaman yeniden başlayacağı belli olmayan insan çığlıklarının…
Estetiktir ve bu özelliğini belli bir fiziğinin olmamasından alır. İçine felsefeyi, psikolojiyi ve daha birçok insani şeyi koyabilirsiniz ama tek düzeliği asla içine katamazsınız müziğin. O uyandırıcı etkisiyle bizi farklı ruh iklimlerine sokmakta oldukça başarılıdır. Çünkü heykel ya da resim gibi tek veya üç boyutlu bir duruşu yoktur o algılandığı biçimde var olmaktan haz duyar. Hayatla ve var oluşla bağını sıra dışı bir yöntemle kuran müzik, nesnelere karşı insanın davranışlarını ve tepkilerini ve iç döküşlerini dinamik olarak yansıtmaktan hiç çekinmez. Bunu büyük bir titizlikle örer ve bizi acının ya da hazzın kucağına bırakır.
Her notaya dokunuş farklı bir acıyı doğurur, melodilerdeki her iniş bir acıyı her yükseliş bir aşkı yaşatır insan zihninde. Bu şey geçmiş ya da gelecekle ilgili olabilir ama zihnin en unutulmuş hatıralarını çekip çıkartmakta kesinlikle çok başarılıdır, çünkü müzik zamansal kaygıları aşan bir efektle insanı büyüleyen bir atmosfer sunar.
Müzik; güçlü duyguların enjekte edildiği bir hastane gibidir.
Sanatın amacı insanın yeniden yaratılmasıdır müzik ise bu amaçta sadece melodileri kullanan bir makinedir. İnsanın kendi güzelliğini fark etmesi, âşık olması, öldürme isteği, nefret etmesi, korkması vb. gibi yaşamsal deneyimlerini konu edinen sanat gibi müzikte bunu yaparken kendine has yoları denemekten korkmaz. Aydınlık ve ilerici yüzüyle müzik insanı sürekli tazeleyen rolüyle hayatımızın değişken ve vazgeçilmez yönünü de simgelemektedir. Ona kısaca, hayatı yeniden yaratmanın gayesini taşıyan ruhuyla eşsiz bir dost ve duygu selidir diyebiliriz. Çünkü o hiçbir zaman ölmeyecek olan tanrılardan biridir yeryüzünde. Her şeyin belli bir gizem ve dille anlatıldığı müzik, evrende olan biten her şeye tüm oluşlara aitti. En fazlada insana ait olan imgelere ve düşlere.
Sonuç olarak müzik, bu dünyayı bir şekilde reddediş olarak gerçek dünya denilen yanılsamadan kusursuz bir dünya yaratmayı başarabilmiştir.
(Bknz. Müzik Ve Ruh I)
Can Murat Demir
bende mizik dinlemek istiyorum artık